İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, tüm il emniyet yetkililerini topladı ve FETÖ başta olmak üzere mafya tipi organize suç örgütlerine yönelik operasyonların artırılması talimatını verdi.
81 il emniyet müdür yardımcıları ve KOM şube müdürleri İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile toplantıda bir araya geldi ve yapılan bu toplantıda, organize suçlarla mücadelede gelinen nokta, sonraki süreçte izlenecek yöntemler ve FETÖ ile mücadele faaliyetlerine ilişkin konular değerlendirildi.
Bakandan operasyon talimatı
Bakan Soylu, FETÖ'ye yönelik operasyonların devam ettirilmesine yönelik ve mafya tipi organize suç örgütleri ile ilgili talimatlar verdi. Mafya yapılaşmasının halka musallat olmasının önüne geçilebilmesi adına operasyonların artırılarak devam ettirilmesi gerektiğini söyledi. Bakan Soylu, ayrıca terörizmin finansmanına kaynaklık eden uyuşturucu madde kaçakçılığıyla mücadelede uyuşturucunun tarladan torbaya takip edilmesi ve tüm kaçakçılık suçlarıyla mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi talimatını da verdi.
KAYNAK: samsunhaber.com
17 Ekim 2017 Salı
Bakan Soylu'dan operasyon talimatı verdi
16 Ekim 2017 Pazartesi
Deniz Baykal yoğun bakımda
CHP'nin eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, solunum sıkıntısı, yüksek ateş ve çarpıntı şikayetiyle hastaneye kaldırıldı.
Ankara'da İbni Sina Hastanesi yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alınan Baykal'a zatürre ve damar tıkanıklığı teşhisi konuldu.
Beyne giden tıkalı damarın yapılan boyun anjiosu ile açıldığı bildirildi. Baykal'ın sağlık durumuna ilişkin detaylı açıklama, Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş'ten geldi.
"Sabaha karşı beyne giden bir damara pıhtı tıkanması sonucu gelişen olaylar. Bize getirildikten sonra Deniz Bey, derhal ekiplerimiz müdahale yaptı, pıhtıyı açtılar" diyen İbiş şunları söyledi:
"Şu anda beynin o bölgesinde kanlanma başlamış durumda. Şimdi yoğun gözlem altında. Deniz Bey'in bilinci açık. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız da aradılar, yakından takip ediyorlar. Bütün imkanlar hazır ve yakından takip ediliyor. 3-4 saatlik bir periyoda ihtiyaç var, o zaman daha net bulgular söylenebilir. Şu anda yapılabilecek bütün müdahaleler yapıldı."
"SOL KOL VE BACAĞINDA GÜÇSÜZLÜK VAR"
Rektör Yardımcısı Bahattin Güzel ise açıklamasında şunları söyledi:
"Beyin damarlarından ana damarın tıkalı olduğu görüldü ve bu tıkanma nedeniyle kapalı olarak girişimsel işlem yapıldı. Bu tıkanmış olan beyin damarı açıldı. Bu açılan yere stent konuldu. Şu anda tedavisi yoğun bakımımızda devam ediyor. Sayın Baykal'ın bilinci açık. Beyin fonksiyonlarının hepsi yerinde, sadece sol kolunda ve bacağında hafif bir güçsüzlük var.
İşlemin çabuk yapılmış olmasında fayda var. Gecikseydi geri dönme şansı az olabilirdi. Şu anda cerrahi bir operasyona ihtiyaç yok. Bu tür durumlarda hayati tehlike her zaman bir miktar vardır. Durumun ne yöne gideceğini bilemiyoruz ama şu anda bilinci açık, kendinde, konuşabilecek durumda. Ciddi bir problem görülmüyor ama takibi sürüyor."
KILIÇDAROĞLU ZİYARET EDECEK
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun saat 11.00'de Baykal'ı ziyaret etmek üzere Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi'ne gideceği öğrenildi.
CHP'Lİ BİNGÖL'DEN AÇIKLAMA
Baykal'ın durumuna ilişkin açıklama hastane önünde gazetecilere açıklamalarda bulunan CHP'li Tekin Bingöl'den geldi.
Bingöl şunları söyledi:
"Bugün sabahın erken saatlerinde solunum sıkıntısı, yüksek ateş ve çarpıntı şikayetleriyle önce bir özel hastaneye kaldırılıyor. Sonra ileri tetkik yapılmak üzerine İbni Sina Hastanesi'de sevki gerçekleştiriliyor. Bir pıhtı sonucu damar tıkanıklığı söz konusuydu. Yapılan anjio ile pıhtının yol açtığı sorunlar giderildi. Şu anda durumu iyi işlem bitmek üzere. Oradan yoğun bakımda tedavisi devam edecek. Bir damarda var tıkanıklık, tümüyle kapanması söz konusu değil. O da giderildi."
Baykal'ın oğlu Hacettepe Üniversitesi Hastanesi doktorlarından Prof. Dr. Ataç Baykal'ın da hastanede Baykal'ın yanında bulunduğunu kaydedildi.
Deniz Baykal'ın eşi Olcay Baykal, eşinin hastaneye kaldırılması üzerine Ankara'ya gitmek için Antalya'daki evinden havalimanına hareket etti.
"HAYATİ TEHLİKESİ YOK"
Baykal'ın sağlık durumuna ilişkin eski CHP Milletvekili Yılmaz Ateş'ten de bir açıklama geldi. NTV canlı yayınına telefonla katılan Ateş, "Hayati tehlikesi yok. Tedavisi devam ediyor, doktor kontrolü altında. Sanırım kısa sürede sağlığına kavuşur" dedi.
"HERHANGİ BİR SIKINTI YOK"
Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar Deniz Baykal'ın sağlık durumuna ilişkin, şunları söyledi:
"Doktorları biraz sonra bir açıklama yapacaklar ama beyinde bir pıhtı atılmış, o temizlenmiş. 'Herhangi bir sıkıntı yok' diye doktorlardan bizzat duydum. Sağlığının yerinde olduğunu söylediler."
ERDOĞAN BİLGİ ALDI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Baykal'ın durumuyla ilgili bilgi aldı. Konuyla ilgili olarak Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş'i bu sabah telefonla arayan Erdoğan'ın Baykal'ın sağlığına ilişkin Prof. İbiş'ten bilgi aldığı, durumu yakından takip ettiği belirtildi.
BAŞBAKAN YILDIRIM'DAN KILIÇDAROĞLU'NA TELEFON
Deniz Baykal'ın sağlık durumu hakkında yetkililerden bilgi alan Başbakan Binali Yıldırım da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu arayarak geçmiş olsun dileklerinde bulundu.
KAYNAK:NTV
Son dakika... Kerkük'te savaş! Barzani dağıldı...
Irak ordusunun gece saatlerinde Kerkük'ü peşmergeden kurtarmak için başlattığı operasyonda arka arkaya son dakika haberleri geliyor. Kerkük'ün güneyindeki mevzilerde yer alan peşmerge güçleri cepheden kaçtı. Ordu birlikleri büyük petrol sahaları, petrol ve gaz şirketleri, kentin sanayi bölgesi, K1 ve Keyvan askeri üslerini geri aldı.
Reuters haber ajansı, ABD tarafından eğitilen elit Irak askerlerinin de operasyonda yer aldığını aktarıyor. Yerel kaynaklar, ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon güçleri ve Peşmerge komutanları arasında toplantı yapılacağını bildiriyor.
Terör örgütü PKK, Kerkük'te devreye giriyor. Kanlı örgüt, savunma hattı oluşturmaya başladığını açıkladı. Teröristler peşmerge ile birlikte cephede yer alıyor.
kaynak:Milliyet
15 Ekim 2017 Pazar
Ankara'da cinayet!
Başkent Ankara'da dün gece hareketli dakikalar yaşandı. Ankara'da park halindeki otomobil içinde tabancayla sırtından vurulmuş bir erkeğe ait ceset bulundu. Cesedin Aydın Sümer'e ait olduğu belirlendi. Polis, katil zanlılarının Konya yönüne kaçtığını belirledi. Kent merkezi girişi kamyonlarla kapatıldı. Şüpheli baba-oğul kent merkezine girdiği anda çok sayıda polis silahlarını çekerek ikiliyi gözaltına aldı. 21 yaşındaki Uğur Can Yasan'ın ilk ifadesinde kendisinin ateş ettiğini söylediği iddia edildi.
Olay, gece yarısı Çankaya ilçesine bağlı Çayyolu Mahallesi’nde meydana geldi. 2875’inci Sokak üzerinde yol ortasında park edilen 06 DCT 71 plakalı otomobil çevreden geçenlerin dikkatini çekti. Aracıyla yoldan geçen M.T., farları açık otomobile eliyle işaret ederek yoldan çekilmesini istedi ancak araç hareket etmedi. Bunun üzerine araçtan inen M.T., hareketsiz halde otomobilde bulunan kişinin bayıldığını düşünerek durumu polise haber verdi. Polisle birlikte olay yerine gelen sağlık ekipleri, araçtaki Aydın Sümer’in tabancayla sırtından vurularak öldürüldüğünü tespit etti. Polis ekipleri sokağı trafiğe kapatarak olay yerinde inceleme yaptı.Olay yeri inceleme ekipleri, Sümer’in aracı ile birlikte çevrede park halinde bulunan bazı araçlardan da parmak izi aldı. Sümer’in cenazesi yapılan incelemenin ardından otopsi yapılmak üzere morga kaldırıldı.
CİNAYET ŞÜPHELİLERİNİN YAKALANDIĞI AN...
Aydın Sümer’in katil zanlısı 21 yaşındaki Uğur Can Yasan ve babası 58 yaşındaki Ferat Yasan Konya'da yolda yakalandı.
Cinayet sonrası çalışma başlatan polis, şüphelilerin olay yerinden 06 FV 1366 plakalı otomobil ile Konya yönüne kaçtığını tespit etti. Ankara Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, Konya’daki ekiplerle bağlantı kurarak şüphelilerin bu kentin il sınırlarına giriş yaptıkları bilgisi verdi. Bunun üzerine ekipler operasyon için harekete geçti.
KAMYONLARLA YOL KAPATILDI
Konya Asayiş Şubesi’ne bağlı ekipler kent merkezi girişindeki Birlik Parkı önünde kamyonlarla yolu kapatarak önlem aldı. Bir ekip de aracı arkadan takibe aldı. Şüpheliler kent merkezine girdiği sırada çok sayıda polis silahlarını çekerek aracı durdurdu.
Şüpheli Uğur Can Yasan ve babası Ferat Yasan araçtan indirilerek yere yatırıldı. Gözaltına alınan şüpheliler daha sonra ekip otosuna bindirilerek emniyete götürüldü. Uğur Can Yasan verdiği ilk ifadesinde, olaydan önce babası ile birlikte aracın arka tarafında alkol aldıklarını anlatırken, şöyle dedi:
'BAYANLARA LAF ATTI' SAVUNMASI...
"Bu sırada içinde 3 kişi bulunan bir otomobil gelerek orada duran bayanlara laf attı. Biz de onları uyardık ve tartışma çıktı. Daha sonra şahıslar ordan uzaklaştı ve yarım saat sonra 15-20 araçla geri geldiler. Ben de bagajda bulunan silahımı alarak ateş ettim. Kimi vurduğumu bilmiyorum.
'ANTALYA'YA GİDECEKTİK'
Konya üzerinden Antalya’ya gidecektik. Suç aleti silahı Altınekin İlçesi civarlarında attım."
Şüpheliler işlemlerinin ardından Ankara’ya götürülecek.
kaynak:hürriyet
Diyarbakır'dan acı haber: 1 şehit.
Diyarbakır'ın Kocaköy ilçesi kırsalında terör örgütü PKK'ya yönelik operasyonda yaralanan askerlerden biri şehit oldu.
Valilikten yapılan açıklamada, Kocaköy ilçesi Boyunlu Köyü bölgesindeki operasyonun ardından Kocaköy İlçe Jandarma Komutanı Jandarma Binbaşı Harun Yılmaz ve Jandarma Uzman Çavuş Hatip Çağlar'ın bulunduğu aracın Boyunlu köyünden Gözebaşı Köyü'ne gittiği sırada Gözebaşı köyü mevkiinde bir araçtan ateş açıldığı belirtildi.
Açılan ateşe ateşle karşılık verildiği, çıkan çatışmada Kocaköy İlçe Jandarma Komutanı Jandarma Binbaşı Yılmaz ve Jandarma Astsubay Başçavuş Kenan Mercimek'in hafif, Jandarma Uzman Çavuş Hatip Çağlar'ın ise ağır şekilde yaralandığı aktarılan açıklamada, yaralılardan, Yılmaz ve Çağlar'ın Diyarbakır Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesi'ne helikopterle nakledildiği bildirildi.
JANDARMA UZMAN ÇAVUŞ HATİP ÇAĞLAR ŞEHİT OLDU
Jandarma Uzman Çavuş Çağlar'ın hastanede ameliyata alındığı ifade edilen açıklamada, Çağlar'ın yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olduğu kaydedildi.
Olayla ilgili olarak adli ve idari soruşturma başlatıldı.
kaynak:Ahaber
.
Somali'den acı haberler gelmeye devam ediyor! Ölü sayısı 231'e yükseldi
Cumartesi günü yakın tarihin en kanlı günlerinden birini yaşayan Somali’deki bombalı saldırılarda ölenlerin sayısının 231'e yükseldiği duyuruldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, askeri yardım uçağı tahsis etti.
Dün Somali’nin başkenti Mogadişu’da düzenlenen iki bombalı saldırıda ölenlerin sayısı 231'e yükseldi. Polis, 275 kişinin de yaralandığını duyurdu.
Türkiye'den uçak
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tıbbi yardım ve yaralıların Türkiye'ye getirilmesi için için askeri ambulans uçak gönderilmesi talimatı verdi.
Cumartesi günü bir otelin dışında, kentin en kalabalık yerlerinden birinde düzenlenen saldırı, bomba yüklü kamyonla gerçekleştirilmişti.
İki saat sonra da Medina bölgesinde bir başka patlama daha olmuştu.
Bu, ülkenin yakın tarihindeki en kanlı günlerden biri oldu. Somali'de 3 gün ulusal yas ilan edildi.
Saldırıyı üstlenen henüz olmadı. Ancak ülkede daha önce bu tarz saldırılar gerçekleştiren El Kaide bağlantılı Eş Şebab örgütünden şüpheleniliyor. Bir dönem Mogadişu’yu kontrol eden örgüt, 2011’de çekilmek durumunda kalmıştı. Afrika Birliği birlikleri de daha sonra örgütün kontrol ettiği pek çok bölgeyi ele geçirmişti.
kaynak: Milliyet
14 Nisan 2017 Cuma
Alaattin Çakıcı'dan 16 Nisan Refarandum Açıklaması
Bolu F tipi cezaevinde yatmakta olan ünlü kabadayı Alaattin Çakıcı, mafya babalarına inat, beklenen açıklamayı yaptı.
Bilindiği gibi mafya “Gazete patronlarının, basın kuruluşu sahiplerinin geçmişte olduğu gibi elleri cebinde pijamalarıyla liderlerimizi evlerinde karşılayamaması için, bu ülkenin onurlu bir vatandaşı olduğumdan dolayı mutlaka 'Evet' diyeceğim. demişti.
Ünlü kabadayı Alaattin Çakıcı, ise kendinden beklene büyüklüğü göstererek "Referandum ile ilgili kararı ne bir kabadayı ne de şaibeli bir insan vermeli ve kitleleri yönlendirme şansına sahip olmamalıdır. Ama suç işlemiş bir insan bile vatan sevdalısı olamaz diye de bir kaide yoktur."
Öte yandan Çakıcı “BAHÇELİ’YE GÜVENİRSENİZ AYAZDA KALABİLİRSİNİZ” demişti
“Devlet Bahçeli’nin düne kadar sizi vatan hainliği ile suçladığını ne çabuk unuttunuz? Bahçeli’ye güvenirseniz MHP oylarıyla ilgili ayazda kalabilirsiniz. Belki %4-5 oy size akar” diyen Çakıcı sözlerine şöyle devam etti:
“Aziz Türk Milletinin Adalet Bakanı sesi gür çıkar, elini masaya vurur, geri adım atmaz. İçişleri Bakanı ve Dışişleri bakanı gibi. Bakın Sayın Cumhurbaşkanım Allah ve Allaha teslim olmuş bir mümin dilden Allahı sevip gönülden Allah’ı sevmeyeni, Allah ve Allah’a teslim olmuş mümin sevmiyorsa, O kişi Allah’ı dili ve kalbiyle sevmiyorsa, dini politikaya alet ediyorsa bende onu sevmiyorum. Oğlunla ilgili bir lafı 15 Temmuz evveli söylemiştim, Konunun arkasında sen çıkarsan diye belirttiğim mahkeme zaptında bellidir.”
Bugün yayınlanan açıklamasında benzer bir açıklama yapan Çakıcı"16 Nisan’da ülkemiz referanduma gidiyor. Bugüne kadar evet ve hayırla ilgili hiçbir insanı yönlendirmedim, yönlendirmem de. İnsanlara Rabbimin vermiş olduğu en büyük hazine insan beynidir. Rahmani ve doğru kullananlara ne mutlu. 16 Nisan’dan evvel yapacağım veya yönlendireceğim herhangi bir şey devleti bu süreçte sıkıntıya sokmaktır. Aylardır sessiz kalmaktayım. Sandıktan çıkacak millet iradesine herkes gibi benim de -evet veyahut hayır- sonucuna saygılı olmam ve herkesin saygılı olması vatandaşlık görevidir."dedi
İşte o açıklama
Küresel üst akıl genelde İslam coğrafyasında ve az gelişmiş ülkelerde Sovyetlerin iflasından günümüze kadar özellikle İslam dünyasını, yaşadığımız coğrafyayı ve ülkemizi kan gölüne çevirmiştir.
Toprağı bol olsun mu diyelim, toprağın bile kabul etmediği Samuel Huntington denilen bir sapığın medeniyetler çatışması makalesini gündeme alan, dünyayı yöneten küresel üst akılın patronları kendilerine İslam’ı düşman seçerek, dünyayı kan gölüne çevirmişlerdir.
16 Nisan’da ülkemiz referanduma gidiyor. Bugüne kadar evet ve hayırla ilgili hiçbir insanı yönlendirmedim, yönlendirmem de. İnsanlara Rabbimin vermiş olduğu en büyük hazine insan beynidir. Rahmani ve doğru kullananlara ne mutlu. 16 Nisan’dan evvel yapacağım veya yönlendireceğim herhangi bir şey devleti bu süreçte sıkıntıya sokmaktır. Aylardır sessiz kalmaktayım. Sandıktan çıkacak millet iradesine herkes gibi benim de -evet veyahut hayır- sonucuna saygılı olmam ve herkesin saygılı olması vatandaşlık görevidir.
Sayın kamuoyu 35-40 yıldır beni tanımaktadır. Türkiye ve yurtdışında kaldığım süreçte kafama koyduğum her şeyi yapmış olduğum yabancı gizli servislerin Türk İstihbarat Teşkilatlarına kişiliğim ve karakter analizim bilinmektedir.
Ülkemizin batılı gizli servisler, onların yerli işbirlikçileri PKK, D-HKPC her türlü komünist terör örgütü, İslam’ın ve insanlığın düşmanı olan batının yönlendirmesiyle oluşan terör örgütleri olduğu bilinmektedir. Bunlar ülkemize zarar verirken 13 yıl boyunca milliyetçiyim diyen Atatürkçü ulusalcıyım diyen bazı liderler sonunda dönüş yapsa bile geçmişte yapmış oldukları hataların ne ben ne e benin gibi düşünenler unutursalar vatana ihanet edenden hiçbir farkımız kalmaz.
Rabbim Aziz Türk Milletini, devletimizi, kendine inanan ülkemizdeki, tüm dünya coğrafyasındaki temiz Müslümanların yar ve yardımcısı olsun.
Not : Devleti yönetenler, vatana ihanet eden, son kertede dönüş yapan, mezhebi belli olmayan gelecek zaman diliminde sıkıntı yaşarsalar sakın hataya düşmeyin.
Alaattin Çakıcı
Bilindiği gibi mafya “Gazete patronlarının, basın kuruluşu sahiplerinin geçmişte olduğu gibi elleri cebinde pijamalarıyla liderlerimizi evlerinde karşılayamaması için, bu ülkenin onurlu bir vatandaşı olduğumdan dolayı mutlaka 'Evet' diyeceğim. demişti.
Ünlü kabadayı Alaattin Çakıcı, ise kendinden beklene büyüklüğü göstererek "Referandum ile ilgili kararı ne bir kabadayı ne de şaibeli bir insan vermeli ve kitleleri yönlendirme şansına sahip olmamalıdır. Ama suç işlemiş bir insan bile vatan sevdalısı olamaz diye de bir kaide yoktur."
Öte yandan Çakıcı “BAHÇELİ’YE GÜVENİRSENİZ AYAZDA KALABİLİRSİNİZ” demişti
“Devlet Bahçeli’nin düne kadar sizi vatan hainliği ile suçladığını ne çabuk unuttunuz? Bahçeli’ye güvenirseniz MHP oylarıyla ilgili ayazda kalabilirsiniz. Belki %4-5 oy size akar” diyen Çakıcı sözlerine şöyle devam etti:
“Aziz Türk Milletinin Adalet Bakanı sesi gür çıkar, elini masaya vurur, geri adım atmaz. İçişleri Bakanı ve Dışişleri bakanı gibi. Bakın Sayın Cumhurbaşkanım Allah ve Allaha teslim olmuş bir mümin dilden Allahı sevip gönülden Allah’ı sevmeyeni, Allah ve Allah’a teslim olmuş mümin sevmiyorsa, O kişi Allah’ı dili ve kalbiyle sevmiyorsa, dini politikaya alet ediyorsa bende onu sevmiyorum. Oğlunla ilgili bir lafı 15 Temmuz evveli söylemiştim, Konunun arkasında sen çıkarsan diye belirttiğim mahkeme zaptında bellidir.”
Bugün yayınlanan açıklamasında benzer bir açıklama yapan Çakıcı"16 Nisan’da ülkemiz referanduma gidiyor. Bugüne kadar evet ve hayırla ilgili hiçbir insanı yönlendirmedim, yönlendirmem de. İnsanlara Rabbimin vermiş olduğu en büyük hazine insan beynidir. Rahmani ve doğru kullananlara ne mutlu. 16 Nisan’dan evvel yapacağım veya yönlendireceğim herhangi bir şey devleti bu süreçte sıkıntıya sokmaktır. Aylardır sessiz kalmaktayım. Sandıktan çıkacak millet iradesine herkes gibi benim de -evet veyahut hayır- sonucuna saygılı olmam ve herkesin saygılı olması vatandaşlık görevidir."dedi
İşte o açıklama
Küresel üst akıl genelde İslam coğrafyasında ve az gelişmiş ülkelerde Sovyetlerin iflasından günümüze kadar özellikle İslam dünyasını, yaşadığımız coğrafyayı ve ülkemizi kan gölüne çevirmiştir.
Toprağı bol olsun mu diyelim, toprağın bile kabul etmediği Samuel Huntington denilen bir sapığın medeniyetler çatışması makalesini gündeme alan, dünyayı yöneten küresel üst akılın patronları kendilerine İslam’ı düşman seçerek, dünyayı kan gölüne çevirmişlerdir.
16 Nisan’da ülkemiz referanduma gidiyor. Bugüne kadar evet ve hayırla ilgili hiçbir insanı yönlendirmedim, yönlendirmem de. İnsanlara Rabbimin vermiş olduğu en büyük hazine insan beynidir. Rahmani ve doğru kullananlara ne mutlu. 16 Nisan’dan evvel yapacağım veya yönlendireceğim herhangi bir şey devleti bu süreçte sıkıntıya sokmaktır. Aylardır sessiz kalmaktayım. Sandıktan çıkacak millet iradesine herkes gibi benim de -evet veyahut hayır- sonucuna saygılı olmam ve herkesin saygılı olması vatandaşlık görevidir.
Sayın kamuoyu 35-40 yıldır beni tanımaktadır. Türkiye ve yurtdışında kaldığım süreçte kafama koyduğum her şeyi yapmış olduğum yabancı gizli servislerin Türk İstihbarat Teşkilatlarına kişiliğim ve karakter analizim bilinmektedir.
Ülkemizin batılı gizli servisler, onların yerli işbirlikçileri PKK, D-HKPC her türlü komünist terör örgütü, İslam’ın ve insanlığın düşmanı olan batının yönlendirmesiyle oluşan terör örgütleri olduğu bilinmektedir. Bunlar ülkemize zarar verirken 13 yıl boyunca milliyetçiyim diyen Atatürkçü ulusalcıyım diyen bazı liderler sonunda dönüş yapsa bile geçmişte yapmış oldukları hataların ne ben ne e benin gibi düşünenler unutursalar vatana ihanet edenden hiçbir farkımız kalmaz.
Rabbim Aziz Türk Milletini, devletimizi, kendine inanan ülkemizdeki, tüm dünya coğrafyasındaki temiz Müslümanların yar ve yardımcısı olsun.
Not : Devleti yönetenler, vatana ihanet eden, son kertede dönüş yapan, mezhebi belli olmayan gelecek zaman diliminde sıkıntı yaşarsalar sakın hataya düşmeyin.
Alaattin Çakıcı
5 Nisan 2017 Çarşamba
Alaattin Çakıcı: Yaradana inananlar Allah,a teslim olur
Alaattin Çakıcı, son günlerde yaşanan olaylar hakkında açıklama yaptı.
"Erdemli şahsiyetlerin sadece bedenleri hapistir." diyen Çakıcı "...sizlerin kendileri gibi düşünemeyen ne kafatasçı ne faşist ne komünist ne de asırlardır mazlum milletleri sömüren emperyalist üst aklın köpeği değilim." diyerek ekledi.
Çakıcı "Hani sizin geçmişte ortaya koyduğunuz tam bağımsız Türkiye ideali.."diyerek bir takım sosyalist ve sosyal demokrat geçinen kesimleri de Amerika'ya ve batıya uşaklık etmekle suçladı.
İşte o yazı :
"Bir nebze siyasi ahlaka sahip iseler bu iki sayfalık açıklamamı yayınlarlar" Ayrıca Yaradana inananlar Allah'a teslim olur, hümanist ve akılcı olan bir akıl sahibi erdemi ölçü alarak etin değerlere sahip çıkar.
Eğer etik değerlerin, erdemin bir anlamı yoksa bu yazıyı yayınlamasınlar."
"İdealist insanı soğuk ve donuk duvarlar, içindeki buz gibi hücreler, onlara hükmeden gestapo misali yöneticilere boyun eğmeyen erdemli şahsiyetlerin sadece bedenleri hapistir.
Beyinler dünyanın her yerinde düşünceleri ile yaşarlar. Bedenleri her türlü soğuk ve donuk hücrelerde olmasına rağmen. Onlar erdemli özgürlük savaşçılarıdır.
Ben ne komünistin ne de faşistim. Ne ırkçıyım ne de ateistim. Devletin bekasına gönül vermiş, din ve vicdan özgürlüğünü temel hukuk prensiplerinin bir parçası olarak kabul eden, inanan devletin bekasına gönül vermiş bir Türk milliyetçisiyim.
Sizlerin kendileri gibi düşünemeyen ne kafatasçı, ne faşist, ne komünist ne de asırlardır mazlum milletleri sömüren emperyalist üst aklın köpeği değilim.
Ama ne yazıkki kendisini sosyalist, sosyal demokrat olarak gören, 80 öncesi batının ekonomik ve sınıfsal değerlerine karşı çıkan günkü ülkemizde yaşayan adı sosyalist ve sosyal demokrat olan bu kişiler Amerikaya ve batıya uşaklık yapmaktadır.
Hani sizin geçmişte ortaya koyduğunuz Tam bağımsız Türkiye ideali. Komünizmin iflasından ve dünyanın küreselleşmesinden sonra bu aziz vatanımızda tam bağımsız Türkiye'yi isteyen Tayyip'e körü körüne bağlı olmayan, Abdullah Öcalan'ın 1989 senesinde idam edilmemesi için imza veren Türkeş'in mirasını yirmi yıldır yiyen ne Bahçeli ne de onun gibi düşünenlerdir.
Sabah ezanının sesinin huşusu ile abdestini alıp namazını kılan, ülke bekasına gönül vermiş, imanlı tek bayrak, tek millet, tek devlet diyen, dilinde değil özünde yaşayan Türkiyenin her bölgesindeki asıl Türk vatandaşları gerçek Bağımsız Türkiyenin gerçek savaşçılarıdır. Allah'ın rahmeti ve bereketi camianızın üzerine olsun.
"Erdemli şahsiyetlerin sadece bedenleri hapistir." diyen Çakıcı "...sizlerin kendileri gibi düşünemeyen ne kafatasçı ne faşist ne komünist ne de asırlardır mazlum milletleri sömüren emperyalist üst aklın köpeği değilim." diyerek ekledi.
Çakıcı "Hani sizin geçmişte ortaya koyduğunuz tam bağımsız Türkiye ideali.."diyerek bir takım sosyalist ve sosyal demokrat geçinen kesimleri de Amerika'ya ve batıya uşaklık etmekle suçladı.
İşte o yazı :
"Bir nebze siyasi ahlaka sahip iseler bu iki sayfalık açıklamamı yayınlarlar" Ayrıca Yaradana inananlar Allah'a teslim olur, hümanist ve akılcı olan bir akıl sahibi erdemi ölçü alarak etin değerlere sahip çıkar.
Eğer etik değerlerin, erdemin bir anlamı yoksa bu yazıyı yayınlamasınlar."
"İdealist insanı soğuk ve donuk duvarlar, içindeki buz gibi hücreler, onlara hükmeden gestapo misali yöneticilere boyun eğmeyen erdemli şahsiyetlerin sadece bedenleri hapistir.
Beyinler dünyanın her yerinde düşünceleri ile yaşarlar. Bedenleri her türlü soğuk ve donuk hücrelerde olmasına rağmen. Onlar erdemli özgürlük savaşçılarıdır.
Ben ne komünistin ne de faşistim. Ne ırkçıyım ne de ateistim. Devletin bekasına gönül vermiş, din ve vicdan özgürlüğünü temel hukuk prensiplerinin bir parçası olarak kabul eden, inanan devletin bekasına gönül vermiş bir Türk milliyetçisiyim.
Sizlerin kendileri gibi düşünemeyen ne kafatasçı, ne faşist, ne komünist ne de asırlardır mazlum milletleri sömüren emperyalist üst aklın köpeği değilim.
Ama ne yazıkki kendisini sosyalist, sosyal demokrat olarak gören, 80 öncesi batının ekonomik ve sınıfsal değerlerine karşı çıkan günkü ülkemizde yaşayan adı sosyalist ve sosyal demokrat olan bu kişiler Amerikaya ve batıya uşaklık yapmaktadır.
Hani sizin geçmişte ortaya koyduğunuz Tam bağımsız Türkiye ideali. Komünizmin iflasından ve dünyanın küreselleşmesinden sonra bu aziz vatanımızda tam bağımsız Türkiye'yi isteyen Tayyip'e körü körüne bağlı olmayan, Abdullah Öcalan'ın 1989 senesinde idam edilmemesi için imza veren Türkeş'in mirasını yirmi yıldır yiyen ne Bahçeli ne de onun gibi düşünenlerdir.
Sabah ezanının sesinin huşusu ile abdestini alıp namazını kılan, ülke bekasına gönül vermiş, imanlı tek bayrak, tek millet, tek devlet diyen, dilinde değil özünde yaşayan Türkiyenin her bölgesindeki asıl Türk vatandaşları gerçek Bağımsız Türkiyenin gerçek savaşçılarıdır. Allah'ın rahmeti ve bereketi camianızın üzerine olsun.
23 Mart 2017 Perşembe
Alaattin Çakıcı'dan Avukatı Can Sevinç'e Flaş Açıklama
Ünlü kabadayı Alaattin Çakıcı Avukatı Can Sevinç'i "kişiliğindeki erozyon sebebiyle yalan ve dolandırıcılık" sebebiyle azlettiğini açıkladı.
Çakıcı cezaevinden yolladığı açıklamada "Aliağa birinci noterliğinden vasim Yusuf Ziya Akyıldız tarafından avukatım olarak vekalet verilen Avukat Can Sevinç 22.03.2017 tarihinden itibaren artık avukatım değildir.
Uzun süredir avukatım olması sebebiyle bir çok sorun yaşamış olup, karakterine ve kişiliği değil benim, hiçbir dürüst insanın avukatı olmak için uygun değildir.
Bir avukat yasanın gereği olarak, insanlar suçlu olsa dahi, yasal çerçevede savuna biliyor.
Bu kişi Türkiye'de çıkarları doğrultusunda etrafındaki tüm insanları kandırıyor. Kendisini defalarca uyarmama rağmen, maddi manevi yardım etmeme rağmen, kendisinin kişiliğindeki erozyon sebebiyle yalan ve dolandırıcılığa devam etmiştir.
Avukat Can Sevinç ile hiçbir ilişkim kalmamış kendisini avukatlığından azlediyorum.
Cezaevi müdürlüğü ve kamuoyuna saygılarımla arz ederim." dedi.
Alaattin Çakıcı
23/03/2017
Çakıcı cezaevinden yolladığı açıklamada "Aliağa birinci noterliğinden vasim Yusuf Ziya Akyıldız tarafından avukatım olarak vekalet verilen Avukat Can Sevinç 22.03.2017 tarihinden itibaren artık avukatım değildir.
Uzun süredir avukatım olması sebebiyle bir çok sorun yaşamış olup, karakterine ve kişiliği değil benim, hiçbir dürüst insanın avukatı olmak için uygun değildir.
Bir avukat yasanın gereği olarak, insanlar suçlu olsa dahi, yasal çerçevede savuna biliyor.
Bu kişi Türkiye'de çıkarları doğrultusunda etrafındaki tüm insanları kandırıyor. Kendisini defalarca uyarmama rağmen, maddi manevi yardım etmeme rağmen, kendisinin kişiliğindeki erozyon sebebiyle yalan ve dolandırıcılığa devam etmiştir.
Avukat Can Sevinç ile hiçbir ilişkim kalmamış kendisini avukatlığından azlediyorum.
Cezaevi müdürlüğü ve kamuoyuna saygılarımla arz ederim." dedi.
Alaattin Çakıcı
23/03/2017
11 Mart 2017 Cumartesi
Alaattin Çakıcı'dan Kamuoyuna
Kısa bir süre önce başarılı bir ameliyat geçiren ünlü kabadayı Alattin Çakıcı, hasta yatağından açıklamada bulunarak sağlık durumu hakkında bilgi verdi ve son günlerdeki bazı önemli gelişmeleri değerlendirdi.
AÇIKLAMA YAPTI
Alattin Çakıcı, açıklamasında şunları söyledi: "Kamuoyuna ve sevenlerime saygılarımla"
Geçirmiş olduğum ameliyattan dolayı önce Rabbime hamd ve şükürler olsun. Ameliyatımda bulunan tüm doktorlara ve sağlık görevlilerine tek tek teşekkür ederim. Duasını benden esirgemeyen herkesten Rabbim razı olsun.
SOSYAL MEDYA DA REFERANDUM İLE İLGİLİ
benim adıma yorum getirenler bulunmakta. Kimse kimsenin beynine ipotek koyma hakkına sahip değildir. Ben söylüyormuşum gibi, benim adıma kimse konuşamaz. Kimsenin bu yetkisi yoktur.
KOYUN CAN DERDİNDE, KASAP ET DERDİNDE
Halen dikişleri alınmamış bir hasta olarak hastanede yatmaktayım. Daha evvelde dile getirdim. Millet iradesine millet olarak saygılı olma mecburiyetindeyiz. Referandum ile ilgili hala birileri Alaattin Çakıcı'nın evet yada hayır demesine bakıyorsa beynini kiraya vermiştir.
ALAATTİN ÇAKICI'YI SEVMEK FARKLI BİRŞEY
Alaattin Çakıcı'yı gerçekten seviyor veya dostuysa, yanlışını da dile getirmek diplomatik bir dil ile, insan olmanın gereğidir.
Not: Kimse benim adıma olumlu veya olumsuz provakatif bir oluşumun içinde olacaksa adam gibi gelir yetkililerden izin alır klavye arkasına saklanmaz. Erkek gibi yüzüme konuşur, kamuoyuna avukatım aracılığı ile saygılarımla arz ederim.
Alaattin Çakıcı
10.03.2017
AÇIKLAMA YAPTI
Alattin Çakıcı, açıklamasında şunları söyledi: "Kamuoyuna ve sevenlerime saygılarımla"
Geçirmiş olduğum ameliyattan dolayı önce Rabbime hamd ve şükürler olsun. Ameliyatımda bulunan tüm doktorlara ve sağlık görevlilerine tek tek teşekkür ederim. Duasını benden esirgemeyen herkesten Rabbim razı olsun.
SOSYAL MEDYA DA REFERANDUM İLE İLGİLİ
benim adıma yorum getirenler bulunmakta. Kimse kimsenin beynine ipotek koyma hakkına sahip değildir. Ben söylüyormuşum gibi, benim adıma kimse konuşamaz. Kimsenin bu yetkisi yoktur.
KOYUN CAN DERDİNDE, KASAP ET DERDİNDE
Halen dikişleri alınmamış bir hasta olarak hastanede yatmaktayım. Daha evvelde dile getirdim. Millet iradesine millet olarak saygılı olma mecburiyetindeyiz. Referandum ile ilgili hala birileri Alaattin Çakıcı'nın evet yada hayır demesine bakıyorsa beynini kiraya vermiştir.
ALAATTİN ÇAKICI'YI SEVMEK FARKLI BİRŞEY
Alaattin Çakıcı'yı gerçekten seviyor veya dostuysa, yanlışını da dile getirmek diplomatik bir dil ile, insan olmanın gereğidir.
Not: Kimse benim adıma olumlu veya olumsuz provakatif bir oluşumun içinde olacaksa adam gibi gelir yetkililerden izin alır klavye arkasına saklanmaz. Erkek gibi yüzüme konuşur, kamuoyuna avukatım aracılığı ile saygılarımla arz ederim.
Alaattin Çakıcı
10.03.2017
2 Mart 2017 Perşembe
Alaattin Çakıcı'dan Duyarsız Kalanlara Açıklama'da Bulundu.
Bolu F Tipi Cezaevinde kalmakta olan ünlü kabadayı Alattin Çakıcı, rahatsızlığına duyarsız kalmakta ısrar edenlere yönelik açıklamada bulundu ve cezaevlerinde kalanların en temel haklarından birinin hukuki olarak sağlıktan yararlanmak olduğuna dikkat çekti.
ÇAKICI AÇIKLAMA YAPTI
Alattin Çakıcı, “Sayın kamuoyuna saygılarımla” diye başlayan mektubunda şunları söyledi: “Yatmış olduğum cezaevindeki hastalıklarıma duyarsız olan 2. müdüre nöbetçi olmasına rağmen, bu devleti yönetenlerin Allah kalplerini mühürlemiş mi? Kulakları duymuyor mu? Dileri bağlanmış mı? Medyada, toplantılarda kalpleri hariç, dilleri çözülüyor. Bir de eşitlik, sağlık sorunu devlet tarafından güvence altına alınmış diye konuşuyorlar. Temel hak (beslenme, sağlık-koruma, geniş kavramlı-yaşam hakkı) bu üç kavramın odak noktası sağlıktır. Meydanlarda konuşan, TV’lerde 80 milyona hitap edenler, bu üç temel hakka özen göstermeyenler ülkeye nasıl bir gerçek demokratik sistem getirecekler. Kamuoyuna saygıyla arz ederim.”
TUTANAKLAR YAYINLANDI
Çakıcı, mektubunun sonuna bir de ilave yaparak şunları söyledi: “Hastalıklarıma tutarsız kalan yetkilileri oto kontrolle kontrol edemeyenler hangi yüz ve vicdanla Allah kelamını ağzına alırlar ve devleti hangi demokratik sistemle yönetecekler? Söze gelince yumuşak başlıyız ama uysal koyun değiliz diyorlar… Saygılarımla” Çakıcı bu açıklamaları yaparken Avukatı Can Sevinç’de hastalandığı zamanlarda tutulan tutanakları kamuoyu ile paylaştı. Tutanaklarda Çakıcı’nın rahatsızlandığı saatlerde neler yaşandığı tek tek kayıt altına alındı. Tutanaklara bakıldığında Çakıcı’nın rahatsızlandığı dönemlerde büyük sıkıntılar yaşadığı ve kendisine tedavisi konusunda güçlük çıkarıldığı gözleniyor.
ÇAKICI AÇIKLAMA YAPTI
Alattin Çakıcı, “Sayın kamuoyuna saygılarımla” diye başlayan mektubunda şunları söyledi: “Yatmış olduğum cezaevindeki hastalıklarıma duyarsız olan 2. müdüre nöbetçi olmasına rağmen, bu devleti yönetenlerin Allah kalplerini mühürlemiş mi? Kulakları duymuyor mu? Dileri bağlanmış mı? Medyada, toplantılarda kalpleri hariç, dilleri çözülüyor. Bir de eşitlik, sağlık sorunu devlet tarafından güvence altına alınmış diye konuşuyorlar. Temel hak (beslenme, sağlık-koruma, geniş kavramlı-yaşam hakkı) bu üç kavramın odak noktası sağlıktır. Meydanlarda konuşan, TV’lerde 80 milyona hitap edenler, bu üç temel hakka özen göstermeyenler ülkeye nasıl bir gerçek demokratik sistem getirecekler. Kamuoyuna saygıyla arz ederim.”
TUTANAKLAR YAYINLANDI
Çakıcı, mektubunun sonuna bir de ilave yaparak şunları söyledi: “Hastalıklarıma tutarsız kalan yetkilileri oto kontrolle kontrol edemeyenler hangi yüz ve vicdanla Allah kelamını ağzına alırlar ve devleti hangi demokratik sistemle yönetecekler? Söze gelince yumuşak başlıyız ama uysal koyun değiliz diyorlar… Saygılarımla” Çakıcı bu açıklamaları yaparken Avukatı Can Sevinç’de hastalandığı zamanlarda tutulan tutanakları kamuoyu ile paylaştı. Tutanaklarda Çakıcı’nın rahatsızlandığı saatlerde neler yaşandığı tek tek kayıt altına alındı. Tutanaklara bakıldığında Çakıcı’nın rahatsızlandığı dönemlerde büyük sıkıntılar yaşadığı ve kendisine tedavisi konusunda güçlük çıkarıldığı gözleniyor.
27 Şubat 2017 Pazartesi
Can Sevinç'ten Flaş Açıklama!!
Bolu F Tipi Cezaevinde yatmakta olan ünlü kabadayı Alaattin Çakıcı, dün akşam 21.30’da bulunduğu koğuşta solunum yetmezliğinden rahatsızlandı. Çakıcı, cezaevi aracıyla Bolu İzzet Baysal Tıp Fakültesi'ne kaldırıldı. Çakıcı’nın hastaneye getirilmesi sırasında hastane yolunda ve çevresinde geniş güvenlik önlemi alındı. Çakıcı’nın yapılan muayenesinde halk dilinde kronik bronşit olarak da bilinen Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) ile ilgili gerekli tedavi uygulandı. Yaklaşık 3 saat tedavi altında tutulan Çakıcı, taburcu edilip tekrar cezaevine gönderildi.
Yazılı bir açıklama yapan Alaattin Çakıcı'nın avukatı Can Sevinç: Bolu'nun nemli havasının müvekkilinin hastalıklarını tetiklediğini ve ilerlettiğini, ayrıca Bolu F tipi cezaevi'nin yanında bulunun çimento fabrikasının yarattığı hava kirliliğinin hem Alaattin Çakıcı'nın sağlığını hem de oradaki binlerce asker polis sivil halk ve çocukların sağlığını kötü etkilediğini dile getirdi. Devletin hastanelerinin vermiş olduğu kirli havada ve % 45 nem oranının üstünde yatamaz yazılı kurul raporlarına ve Bolu'da her hastaneye çıkışta doktorların nemli ve kirli havada tedavisinin mümkün olmadığını belirtmelerine rağmen Adalet Bakanlı'ğının bu konuda hiçbir şey yapmadığını belirtti. Son olarak sözlerine müvekkili Alaattin Çakıcı'nın herhangi birinden veya kurumdan hiçbir talebinin beklentisi olmadığını, sadece Allah'a biat ettiğini sözlerine ekledi. Çakıcı'nın sağlık durumunun şu an iyi olduğunu fakat Bolu'nun nemli ve kirli havasında kalmaya devam ederlerse daha büyük sorunlarla karşılaşabileceklerini söyleyerek sözlerini bitirdi.
Yazılı bir açıklama yapan Alaattin Çakıcı'nın avukatı Can Sevinç: Bolu'nun nemli havasının müvekkilinin hastalıklarını tetiklediğini ve ilerlettiğini, ayrıca Bolu F tipi cezaevi'nin yanında bulunun çimento fabrikasının yarattığı hava kirliliğinin hem Alaattin Çakıcı'nın sağlığını hem de oradaki binlerce asker polis sivil halk ve çocukların sağlığını kötü etkilediğini dile getirdi. Devletin hastanelerinin vermiş olduğu kirli havada ve % 45 nem oranının üstünde yatamaz yazılı kurul raporlarına ve Bolu'da her hastaneye çıkışta doktorların nemli ve kirli havada tedavisinin mümkün olmadığını belirtmelerine rağmen Adalet Bakanlı'ğının bu konuda hiçbir şey yapmadığını belirtti. Son olarak sözlerine müvekkili Alaattin Çakıcı'nın herhangi birinden veya kurumdan hiçbir talebinin beklentisi olmadığını, sadece Allah'a biat ettiğini sözlerine ekledi. Çakıcı'nın sağlık durumunun şu an iyi olduğunu fakat Bolu'nun nemli ve kirli havasında kalmaya devam ederlerse daha büyük sorunlarla karşılaşabileceklerini söyleyerek sözlerini bitirdi.
22 Şubat 2017 Çarşamba
Çakıcı, Bunlarda biraz adamlık varsa odamda tek yatıyorum?
Bolu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu olan Alaattin Çakıcı, KOAH hastalığı nedeniyle ilgili sağlık raporunu gönderirken, başkanlık sistemini ve referandum sürecini değerlendirdi.
Sayın Cumhurbaşkanlığı Makamı'na
Sayın Cumhurbaşkanı,
15 Temmuz’dan evvel, barış süreci döneminde size söylediğim tüm sözlerin arkasındayım. O gün, 15 Temmuz’a kadar. Fakat her mahkemede bana soruyorlar. Sözler bana aittir. Provokatörlük yapmayayım diye basına vermedim, aslında söylenecek çok söz var.
FETÖ ve ABD’ye Brüksel üzerinden NATO’daki bazı subaylar, elbiselerin en şerefsizinin içinden çıkan bazı vatan hainleriyle darbe teşebbüsünde bulunduklarından dolayı askerimizden, polisimizden kendini tanklar altına atan insanlarımız ve toplumun her kesimi devletimizin bekası için kendini kurşunlara siper ederek şehitlik mertebesine ulaşmışlardır.
Kendiniz bazen “Kaderin üzerinde bir kader var” diyorsunuz. Kutsal olan şehitlerimizin şahadeti o gün göklerin ve yerlerin, tüm mahlukatın sahibi olan Cenabı Allah’ın emriyle kutsal şahadetle onurlandırılmıştır. Bundan sizin, Türkiye’deki tüm insanların, dünyadaki tüm toplulukların hiçbir insan silahsız, silahların karşısına dikilip, tankların altına kendilerini atmaları insan aklının almayacağı bir kahramanlık destanıdır.
O gün şehit olanlar Rabbim’in emriyle kendilerini siper etmişlerdir, bu Tayyip Erdoğan sevgisinden değil Allah sevgisindendir. Emir, telefonda halka seslenmeyle değil, El-Hakkak olan, terazisinde asla yanlış olmayan, her şeyden müstâni olan şehitlerin ve insanların beynindeki iradelerine Rabbim’in verdiği direkt emirle oluşmuştur.
Referanduma gidilecek, devletimizin ve milletimizin bekası için millet iradesinden çıkacak “Evet”, “Hayır” oyuna bu millet saygı duymalıdır.
Şayet siz seçilirseniz, Türk usulü başkanlık sistemi tüm etnik gruplara eşit manada davranılması anayasada güvence altına alınırsa, adaletin anayasada bağımsız olduğu dikte edilip güvence altına alınırsa, terörü iç ve dış olmak üzere bu aziz millet kurumlarıyla yok edilirse, milletin hizmetkarı olacaksan, bağımsız olacak olan adaleti sokaktaki vatandaşa uyguladığın gibi kendi aile yakınlarına da uygulamak kutsal dinimizin ve evrensel hukukun gereğidir.
Adalet önce devleti yöneten kadro mensupları yasaları çiğneyip, kendini adaletin üzerinde görürse devlet yok olmuş demektir. Şayet sizin emrinizle uygulanıyorsa tek parti dönemindeki ezanları susturan İsmet Paşa’dan hiçbir farkın kalmaz.
Rahmetli İsmet Paşa’nın bu devlete ettiği en iyi hizmet II. Dünya Savaşı’nda dünya yanıyorken bir vatan evladını feda etmeyişidir, bu bilinmelidir.
Hep size, ya UYAP üzerinden ya da mahkemelerimde, cezaevi ve hastanelerde yapılan tüm haksızlıkları, “Mehmet Fatih Berlivanlı” cezaevi müdürlerine, Edirne Başsavcılığı’na, Tayyip Erdoğan’ın emriyle bu baskıyı yapıyoruz dedi. Daha evvel de size söyledim mahkeme ve basın yoluyla. Ortak noktamız devletimizin bekası, iman yönünde Allah’a teslimiyet duygusu. Bundan başka hiçbir ortak noktamız yok.
Bugün ayın 22’si. Bugün sizinle ilgili 3 ayrı davama hastalığım nedeniyle gitmedim. Ve o sözlerin bana ait olup, 15 Temmuz öncesi söylediğimi dile getirdim. Allah şahidimdir. Burada inkar edersem mahkemei kübrada Lehvi mahfuzda karşıma çıkacaktır. Ve üç dosyanın da ayrı ayrı iddianameleri ve cevaplarımı basına aksettirmedim. Ama mahkeme tutanaklarında var. Bu da 15 Temmuz sonrası sana verdiğim sözden dolayı, yoksa seni sevdiğimden değil.
Baskı ve zulümün karşısında susan, şeref ve onurunu kaybetmiştir. Sizin doğrularınıza “Evet” yanlışlarınıza da “Hayır” derim.
Ben ölümü yaşarken yenmişim. Ölüm hak. İnsan hayatta bir defa ölür. Bunu bütün Allah’a iman etmiş herkes bilmelidir.
İdamı bu ülkeden kaldıran DSP, Anavatan ve de 129 milletvekiline sahip olan, 12 Eylül evveli 5000 ülkücü vatan evladının kanını gasp eden, ülkücü harekatın önderi Alpaslan Türkeş’in vefatından sonra bir anda sanki zehirli bir topraktan çıkarmışcasına idamın kaldırılmasının baş sorumlusu, ben her şeyi Ecevit’ten öğrendim diyen, sayın Alpaslan Türkeş’ten hiçbir şey öğrenmeyen ülkücü harekatın lideri olması Allah katında sayın Alpaslan Türkeş’e, ülkücü şehitlere ihanettir.! Abdullah Öcalan’ın mecliste idam edilmemesi için rahmetli Ali Güngör’ün dışındaki tüm MHP milletvekilleri imza koymuştur sizin başkanlığınız sürecinde size Erzurum’da ip attı. O kadar vatanseverdi de kendisi niye idam edilmesi için imza atmadı.
2002 seçimlerinde kendiye uygu olmayan MHP’lileri tecrit ettiği için barajı aşamadı. Sonraki seçimlerde barış süreci içerisinde sizi vatan hainliği ile suçlarken, kendisini iyi tanıyan ülkücü camianın bazı oyları AK Parti’ye aktı.
Şuanda meclisteki koltuk sayısı 39 idam geri gelsin diyor, ben arkasındayım.
Bugün devleti yönetmeyi, devletin yanında yer almayı sizi hainlikle suçladığını unutarak sizi önder kabul ettiğinin açık beyanıdır.
İdamı kaldırırken de rahmetli Ecevit’i lider seçmişti kendine. Bir insan bu kadar tutarsız olmaz. Sayın Alpaslan Türkeş’in manevi gücünü kullanarak 20 yıldır ülkücü camiayı paramparça etti.
Allah aşkına referandumda evet çıkarsa başkan yardımcılığı sözü mü verdiniz de hayatı tezatlarla dolu. Hatırlarsın o Kasımpaşalı bir kabadayıysa kendisini de kafada kasket, ayak ayaküstüne atmış ağzında sigara ile kasketli sokak bitirimi profili çizmişti. Bu adamın sizinle girmiş olduğu kader arkadaşlığında, evet siz onu kullanıyorsunuz. O da ülkücü camia ve MHP’yi bitirerek başka yardımcılığını sizden talep ettiği açıkça söylemese bile kurmuş olduğu cümlelerde gizlice ifade etmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanım
Yasalara uyarım, kişiliğime kim hata yaparsa, ne yattığım hapishanede, ne de sokakta gücü ne olursa olsun asla taviz vermem. Sonu ölüm bile olsa!
Devletin vermiş olduğu kurul raporlarını, kendi inisiyatifi doğrultusunda Mehmet Fatih Berlivanlı’nin emriyle Bolu F tipi 1. Ve 2. Müdürü devletin vermiş olduğu kurul raporlarının üstüne çıkarak genel müdür yardımcısına sormanda bir işlem yapamayız diyen Berlivanlı’nın buradaki devletin yasalarını yok sayan, raporlarımı bir yerlere sormadan kafalarına göre cezaevinde benim dışımda herkese zulüm yapan bu iki adamı sadece bana bürokratik engel çıkarraak beni bunaltıyorlar.
Bunlarda biraz adamlık varsa odamda tek yatıyorum
. Parmak ucu kadar bana dokunabilirler mi, bu yürek var mı?
İnsanları topluma kazandıracağı yerde, şiddet ve baskı uygulayan, infaz koruma memurlarını da yaptığı şiddete ortak eden 1. Ve 2. Müdür zulümlerine devam etmektedir. İnfaz koruma memurları ekmeğinden olmamak için şiddet gören mahkûmun değişik türü olan, psikolojik baskı altındadırlar.
İki ayrı rapor doğrultusunda kendisine dilekçe verdim. Gereğinin yapılmasını isteidm. O da topu Ankara’ya attı!
Sayın Cumhurbaşkanım
Ne hastalıklarımla ilgili ne de yetkiniz olan af ile ilgili bir talebi olan Alaattin’in annesi mezarında hortlasın.
Size bu yazıyı yazmamın sebebi şefaat dilemek değil, onu yasaları ihlal etmiş fakat cezaevinde yatamayan, ölüm psikolojisinde olan adalet dilencileri diler.
Yeni bir düzene geçilecekse, adalet önce devletin kurumlarında uygulanır. Keyfi olarak adalet ihlal edilirse devlet çeker.
Siz her toplantınızda, eşitlik, adalet, din ve vicdan hürriyetinden bahsediyorsunuz. Adalet kavramı anayasada herkese eşit ve bağımsız olduğu güvence altında -sözde değil de özde olursa- unutmayın! Yeni Fetöcüler, yerli işbirlikçi hainler, yeni darbeciler, yanlı adalet uygulayanlar bu tip hainlerin önünü açacaktır.
Ekte 2 ayrı kurul raporu Bolu F tipine yazmış olduğum dilekçem vardır.
Bilgilerinize arz ederim.
Sayın Cumhurbaşkanım
Ben ömrümde kendi işimi kendim gördüm. Yarın size yanlış aksettirilmesin diye bu yazıyı size yazdım. Ama sizden medet umarak değil .
Alaattin Çakıcı
Sayın Cumhurbaşkanlığı Makamı'na
Sayın Cumhurbaşkanı,
15 Temmuz’dan evvel, barış süreci döneminde size söylediğim tüm sözlerin arkasındayım. O gün, 15 Temmuz’a kadar. Fakat her mahkemede bana soruyorlar. Sözler bana aittir. Provokatörlük yapmayayım diye basına vermedim, aslında söylenecek çok söz var.
FETÖ ve ABD’ye Brüksel üzerinden NATO’daki bazı subaylar, elbiselerin en şerefsizinin içinden çıkan bazı vatan hainleriyle darbe teşebbüsünde bulunduklarından dolayı askerimizden, polisimizden kendini tanklar altına atan insanlarımız ve toplumun her kesimi devletimizin bekası için kendini kurşunlara siper ederek şehitlik mertebesine ulaşmışlardır.
Kendiniz bazen “Kaderin üzerinde bir kader var” diyorsunuz. Kutsal olan şehitlerimizin şahadeti o gün göklerin ve yerlerin, tüm mahlukatın sahibi olan Cenabı Allah’ın emriyle kutsal şahadetle onurlandırılmıştır. Bundan sizin, Türkiye’deki tüm insanların, dünyadaki tüm toplulukların hiçbir insan silahsız, silahların karşısına dikilip, tankların altına kendilerini atmaları insan aklının almayacağı bir kahramanlık destanıdır.
O gün şehit olanlar Rabbim’in emriyle kendilerini siper etmişlerdir, bu Tayyip Erdoğan sevgisinden değil Allah sevgisindendir. Emir, telefonda halka seslenmeyle değil, El-Hakkak olan, terazisinde asla yanlış olmayan, her şeyden müstâni olan şehitlerin ve insanların beynindeki iradelerine Rabbim’in verdiği direkt emirle oluşmuştur.
Referanduma gidilecek, devletimizin ve milletimizin bekası için millet iradesinden çıkacak “Evet”, “Hayır” oyuna bu millet saygı duymalıdır.
Şayet siz seçilirseniz, Türk usulü başkanlık sistemi tüm etnik gruplara eşit manada davranılması anayasada güvence altına alınırsa, adaletin anayasada bağımsız olduğu dikte edilip güvence altına alınırsa, terörü iç ve dış olmak üzere bu aziz millet kurumlarıyla yok edilirse, milletin hizmetkarı olacaksan, bağımsız olacak olan adaleti sokaktaki vatandaşa uyguladığın gibi kendi aile yakınlarına da uygulamak kutsal dinimizin ve evrensel hukukun gereğidir.
Adalet önce devleti yöneten kadro mensupları yasaları çiğneyip, kendini adaletin üzerinde görürse devlet yok olmuş demektir. Şayet sizin emrinizle uygulanıyorsa tek parti dönemindeki ezanları susturan İsmet Paşa’dan hiçbir farkın kalmaz.
Rahmetli İsmet Paşa’nın bu devlete ettiği en iyi hizmet II. Dünya Savaşı’nda dünya yanıyorken bir vatan evladını feda etmeyişidir, bu bilinmelidir.
Hep size, ya UYAP üzerinden ya da mahkemelerimde, cezaevi ve hastanelerde yapılan tüm haksızlıkları, “Mehmet Fatih Berlivanlı” cezaevi müdürlerine, Edirne Başsavcılığı’na, Tayyip Erdoğan’ın emriyle bu baskıyı yapıyoruz dedi. Daha evvel de size söyledim mahkeme ve basın yoluyla. Ortak noktamız devletimizin bekası, iman yönünde Allah’a teslimiyet duygusu. Bundan başka hiçbir ortak noktamız yok.
Bugün ayın 22’si. Bugün sizinle ilgili 3 ayrı davama hastalığım nedeniyle gitmedim. Ve o sözlerin bana ait olup, 15 Temmuz öncesi söylediğimi dile getirdim. Allah şahidimdir. Burada inkar edersem mahkemei kübrada Lehvi mahfuzda karşıma çıkacaktır. Ve üç dosyanın da ayrı ayrı iddianameleri ve cevaplarımı basına aksettirmedim. Ama mahkeme tutanaklarında var. Bu da 15 Temmuz sonrası sana verdiğim sözden dolayı, yoksa seni sevdiğimden değil.
Baskı ve zulümün karşısında susan, şeref ve onurunu kaybetmiştir. Sizin doğrularınıza “Evet” yanlışlarınıza da “Hayır” derim.
Ben ölümü yaşarken yenmişim. Ölüm hak. İnsan hayatta bir defa ölür. Bunu bütün Allah’a iman etmiş herkes bilmelidir.
İdamı bu ülkeden kaldıran DSP, Anavatan ve de 129 milletvekiline sahip olan, 12 Eylül evveli 5000 ülkücü vatan evladının kanını gasp eden, ülkücü harekatın önderi Alpaslan Türkeş’in vefatından sonra bir anda sanki zehirli bir topraktan çıkarmışcasına idamın kaldırılmasının baş sorumlusu, ben her şeyi Ecevit’ten öğrendim diyen, sayın Alpaslan Türkeş’ten hiçbir şey öğrenmeyen ülkücü harekatın lideri olması Allah katında sayın Alpaslan Türkeş’e, ülkücü şehitlere ihanettir.! Abdullah Öcalan’ın mecliste idam edilmemesi için rahmetli Ali Güngör’ün dışındaki tüm MHP milletvekilleri imza koymuştur sizin başkanlığınız sürecinde size Erzurum’da ip attı. O kadar vatanseverdi de kendisi niye idam edilmesi için imza atmadı.
2002 seçimlerinde kendiye uygu olmayan MHP’lileri tecrit ettiği için barajı aşamadı. Sonraki seçimlerde barış süreci içerisinde sizi vatan hainliği ile suçlarken, kendisini iyi tanıyan ülkücü camianın bazı oyları AK Parti’ye aktı.
Şuanda meclisteki koltuk sayısı 39 idam geri gelsin diyor, ben arkasındayım.
Bugün devleti yönetmeyi, devletin yanında yer almayı sizi hainlikle suçladığını unutarak sizi önder kabul ettiğinin açık beyanıdır.
İdamı kaldırırken de rahmetli Ecevit’i lider seçmişti kendine. Bir insan bu kadar tutarsız olmaz. Sayın Alpaslan Türkeş’in manevi gücünü kullanarak 20 yıldır ülkücü camiayı paramparça etti.
Allah aşkına referandumda evet çıkarsa başkan yardımcılığı sözü mü verdiniz de hayatı tezatlarla dolu. Hatırlarsın o Kasımpaşalı bir kabadayıysa kendisini de kafada kasket, ayak ayaküstüne atmış ağzında sigara ile kasketli sokak bitirimi profili çizmişti. Bu adamın sizinle girmiş olduğu kader arkadaşlığında, evet siz onu kullanıyorsunuz. O da ülkücü camia ve MHP’yi bitirerek başka yardımcılığını sizden talep ettiği açıkça söylemese bile kurmuş olduğu cümlelerde gizlice ifade etmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanım
Yasalara uyarım, kişiliğime kim hata yaparsa, ne yattığım hapishanede, ne de sokakta gücü ne olursa olsun asla taviz vermem. Sonu ölüm bile olsa!
Devletin vermiş olduğu kurul raporlarını, kendi inisiyatifi doğrultusunda Mehmet Fatih Berlivanlı’nin emriyle Bolu F tipi 1. Ve 2. Müdürü devletin vermiş olduğu kurul raporlarının üstüne çıkarak genel müdür yardımcısına sormanda bir işlem yapamayız diyen Berlivanlı’nın buradaki devletin yasalarını yok sayan, raporlarımı bir yerlere sormadan kafalarına göre cezaevinde benim dışımda herkese zulüm yapan bu iki adamı sadece bana bürokratik engel çıkarraak beni bunaltıyorlar.
Bunlarda biraz adamlık varsa odamda tek yatıyorum
. Parmak ucu kadar bana dokunabilirler mi, bu yürek var mı?
İnsanları topluma kazandıracağı yerde, şiddet ve baskı uygulayan, infaz koruma memurlarını da yaptığı şiddete ortak eden 1. Ve 2. Müdür zulümlerine devam etmektedir. İnfaz koruma memurları ekmeğinden olmamak için şiddet gören mahkûmun değişik türü olan, psikolojik baskı altındadırlar.
İki ayrı rapor doğrultusunda kendisine dilekçe verdim. Gereğinin yapılmasını isteidm. O da topu Ankara’ya attı!
Sayın Cumhurbaşkanım
Ne hastalıklarımla ilgili ne de yetkiniz olan af ile ilgili bir talebi olan Alaattin’in annesi mezarında hortlasın.
Size bu yazıyı yazmamın sebebi şefaat dilemek değil, onu yasaları ihlal etmiş fakat cezaevinde yatamayan, ölüm psikolojisinde olan adalet dilencileri diler.
Yeni bir düzene geçilecekse, adalet önce devletin kurumlarında uygulanır. Keyfi olarak adalet ihlal edilirse devlet çeker.
Siz her toplantınızda, eşitlik, adalet, din ve vicdan hürriyetinden bahsediyorsunuz. Adalet kavramı anayasada herkese eşit ve bağımsız olduğu güvence altında -sözde değil de özde olursa- unutmayın! Yeni Fetöcüler, yerli işbirlikçi hainler, yeni darbeciler, yanlı adalet uygulayanlar bu tip hainlerin önünü açacaktır.
Ekte 2 ayrı kurul raporu Bolu F tipine yazmış olduğum dilekçem vardır.
Bilgilerinize arz ederim.
Sayın Cumhurbaşkanım
Ben ömrümde kendi işimi kendim gördüm. Yarın size yanlış aksettirilmesin diye bu yazıyı size yazdım. Ama sizden medet umarak değil .
Alaattin Çakıcı
20 Şubat 2017 Pazartesi
Şerzan Sümer'den Flaş Açıklama.
Bolu F Tipi Cezaevi'nde yatmakta olan Çakıcı, KOAH hastalığı nedeniyle zor günler geçiriyor. Avukatı bu konu hakkında bir açıklama yaptı.
Bolu F Tipi İnfaz Kurumu Müdürlüğü Kanalıyla UYAP Üzerinden Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na
20.02.2017 tarihinde cezaevinde tarafımda tebliğ edilen 57551099-207.06 E. 880/18185 sayılı yazıya cevaben; Müvekkilim sayın Alaattin Çakıcı’nın sevk ile ilgili hiçbir talebi yoktur. Bu konuda edilmiş yemini vardır. Bu yemin olmasına rağmen 17.02.2017 tarihindeki doktor raporuna binaen UYAP kayıtlı düzenlenen belgede sanki müvekkilim sevk talep etmiş gibi üst yazı düzenlendi. Oysa ki müvekkilin iradesi dışında doktor tarafından, ölüm riski nedeniyle rapor düzenlenmiş, bu rapor esas alınarak bakanlığa UYAP üzerinden bilgi amaçlı yazı yazılmıştır.
Ayrıca 20.02.2017 tarihi Adalet Bakanlığı’ndan gelen ilgili yazıda müvekkilin İstanbul’daki tedaviyi reddettiğinden bahsedilmiştir. İstanbul hava kirliliği yüksek, nem oranı ortalaması yıllık düzeyde %80 ile %90 seviyesinde olduğu için müvekkilimin burada tedavisi mümkün değildir. Bu durumu, Adana Tıp Fakültesi’nin vermiş olduğu kurul raporunda sabittir. Buna rağmen İstanbul L tipine gönderilmesinin emrini Mehmet Fatih Belviranlı vermiştir. Genel müdür yardımcısı Mehmet Fatih Belviranlı emriyele, Sayın Alaattin Çakıcı’nın Kırıkkale’de kronik hastalıklarına rağmen diğer hastalıkları, o bölgenin havası iyi gelmesine rağmen, annesinden helallik alması için yollanan İstanbul’dan, nem oranı çok yüksek olan Tekirdağ F tipi ceza infaz kurumuna yollanmıştı. Buranın nem oranı sayın müvekkil için ölümcül seviye olan %80-%90 seviyelerindedir. Buradan da yine nem oranı yüksek, havası kirli Edirne ve Bolu’ya, Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Fatiht Belviranlı tarafından sevki gerçekleştirilmiştir.
20.02.2017 tarihinde sayın Mehmet Fatih Belviranlı tarafından yazılan sağlık durumuna ilişkin yazının sonuç kısmında müvekkilimin sağlık durumunun takip edilmesi, sağlık sorunlarına ilişkin durumunda derhal Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirilmesi ve bu konuda sayın Bakanlığın bilgilendirilmesi talep edilmiştir. Bu talebe binaen 17 Şubat 2017 tarihli Bolu Valiliği 14.01.045 nolu hekimlik tarafından düzenlenen sağlık raporunda müvekkilin başta KOAH tan kaynaklı ve kirli nemli kuru havadan kaynaklı on altı hastalığın tetklendiği son süreçte ölüm riskinin ortaya çıktığı ve derhal havası temiz bol güneş alan nem oranı düşük tozsuz ve atmosferik kirliliği olmayan iklime sahip bölgelerde kalması uygundur diye belirtilmiştir. Ayrıca bu durum daha önceki sağlık kurulu raporlarında müvekkil %45 nem oranının üzerinde kalamaz kalması ölümcül sonuçlar ortaya çıkarır denilerek belirtilmiştir. Söz konusu raporlar tıp fakülteleri ve araştırma hastanelerinden alınmış olup müvekkilin sağlık dosyasında mevcuttur. Sayın müdürüm sayın Mehmet Fatih Belviranlı söz konusu yazıdaki talebi üzerine, 17.02.2017 tarihli raporun eklenerek ivedilikle Bolu Cumhuriyet Başsavcılık kanalıyla bu durumun Adalet Bakanlığı Ceza ve ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne yollanmasını saygılarımla arz ederim.
20.02.2017
Av. Şerzan Sümer
Bolu F Tipi İnfaz Kurumu Müdürlüğü Kanalıyla UYAP Üzerinden Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na
20.02.2017 tarihinde cezaevinde tarafımda tebliğ edilen 57551099-207.06 E. 880/18185 sayılı yazıya cevaben; Müvekkilim sayın Alaattin Çakıcı’nın sevk ile ilgili hiçbir talebi yoktur. Bu konuda edilmiş yemini vardır. Bu yemin olmasına rağmen 17.02.2017 tarihindeki doktor raporuna binaen UYAP kayıtlı düzenlenen belgede sanki müvekkilim sevk talep etmiş gibi üst yazı düzenlendi. Oysa ki müvekkilin iradesi dışında doktor tarafından, ölüm riski nedeniyle rapor düzenlenmiş, bu rapor esas alınarak bakanlığa UYAP üzerinden bilgi amaçlı yazı yazılmıştır.
Ayrıca 20.02.2017 tarihi Adalet Bakanlığı’ndan gelen ilgili yazıda müvekkilin İstanbul’daki tedaviyi reddettiğinden bahsedilmiştir. İstanbul hava kirliliği yüksek, nem oranı ortalaması yıllık düzeyde %80 ile %90 seviyesinde olduğu için müvekkilimin burada tedavisi mümkün değildir. Bu durumu, Adana Tıp Fakültesi’nin vermiş olduğu kurul raporunda sabittir. Buna rağmen İstanbul L tipine gönderilmesinin emrini Mehmet Fatih Belviranlı vermiştir. Genel müdür yardımcısı Mehmet Fatih Belviranlı emriyele, Sayın Alaattin Çakıcı’nın Kırıkkale’de kronik hastalıklarına rağmen diğer hastalıkları, o bölgenin havası iyi gelmesine rağmen, annesinden helallik alması için yollanan İstanbul’dan, nem oranı çok yüksek olan Tekirdağ F tipi ceza infaz kurumuna yollanmıştı. Buranın nem oranı sayın müvekkil için ölümcül seviye olan %80-%90 seviyelerindedir. Buradan da yine nem oranı yüksek, havası kirli Edirne ve Bolu’ya, Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Fatiht Belviranlı tarafından sevki gerçekleştirilmiştir.
20.02.2017 tarihinde sayın Mehmet Fatih Belviranlı tarafından yazılan sağlık durumuna ilişkin yazının sonuç kısmında müvekkilimin sağlık durumunun takip edilmesi, sağlık sorunlarına ilişkin durumunda derhal Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirilmesi ve bu konuda sayın Bakanlığın bilgilendirilmesi talep edilmiştir. Bu talebe binaen 17 Şubat 2017 tarihli Bolu Valiliği 14.01.045 nolu hekimlik tarafından düzenlenen sağlık raporunda müvekkilin başta KOAH tan kaynaklı ve kirli nemli kuru havadan kaynaklı on altı hastalığın tetklendiği son süreçte ölüm riskinin ortaya çıktığı ve derhal havası temiz bol güneş alan nem oranı düşük tozsuz ve atmosferik kirliliği olmayan iklime sahip bölgelerde kalması uygundur diye belirtilmiştir. Ayrıca bu durum daha önceki sağlık kurulu raporlarında müvekkil %45 nem oranının üzerinde kalamaz kalması ölümcül sonuçlar ortaya çıkarır denilerek belirtilmiştir. Söz konusu raporlar tıp fakülteleri ve araştırma hastanelerinden alınmış olup müvekkilin sağlık dosyasında mevcuttur. Sayın müdürüm sayın Mehmet Fatih Belviranlı söz konusu yazıdaki talebi üzerine, 17.02.2017 tarihli raporun eklenerek ivedilikle Bolu Cumhuriyet Başsavcılık kanalıyla bu durumun Adalet Bakanlığı Ceza ve ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne yollanmasını saygılarımla arz ederim.
20.02.2017
Av. Şerzan Sümer
14 Şubat 2017 Salı
Çakıcı, Sayın kamuoyuna saygılarımla.
Bolu F Tipi Cezaevi'nde bulunan Alaattin Çakıcı "KOAH hastalığım diğer hastalıklarımı tetikliyor.Bir alt makam, bir üst makama bu hastalıklarımı bildirirken kapalı olarak "hastalıktan ölürse sorumlusu biz değiliz" demek istiyor." dedi.
Çakıcı avukatı aracılığıyla ulaştırdığı mektupta ;
Makamınıza ve kamuoyuna saygılarımla...
Bir kaç gün evvel şahsınıza bir yazı yazmıştım.
Siz mi emir veriyorsunuz ?
Yoksa Adalet Bakanı ve Cezaevleri Gn. Müdürleri mi ?
Eğer geçmişe yönelik benden özür diliyorsan Mahkeme-i Kübra'da bile senden özür dilemem.
14 hastalığım raporlarla belli olmasına rağmen Cezaevleri Genel Müdürlüğü ölümcül hastalıklar taşımama rağmen raporlarımda da beyan edilmiş.
KOAH hastalığım diğer hastalıklarımı tetikliyor.Bir alt makam, bir üst makama bu hastalıklarımı bildirirken kapalı olarak "hastalıktan ölürse sorumlusu biz değiliz" demek istiyor.
Resmen diyemediği için gönderdikleri farklı tarihlerdeki 4 adet hastalık durumunu belirten UYAP kayıtlı yazıyı 14.02.2017 tarihine kadar hiçbir cevap verilmediği dile getirilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanım;ne siz ne de dünyanın en güçlü insanı kadri mutlak olan Allah (cc)'ın gölgesi değildir.
Demek ki; Genel Müdürlere emri siz veriyorsunuz.
Artık bu günden sonra hastalıklarımla ilgili Genel Müdürlükten hiçbir talebim olmayacaktır.
Daha evvel de yazdığım gibi ölüm Hak hastalık bahane.
Rabbim Aziz Türk milletini korusun ve yüceltsin.
Sizin şahsınıza saygı duymuyorum ama makamınız için kellemi veririm.
Rabbim buna şahittir.
Aziz Türk milletine ve kamuoyuna saygılarımla arz ederim." dedi
Çakıcı avukatı aracılığıyla ulaştırdığı mektupta ;
Makamınıza ve kamuoyuna saygılarımla...
Bir kaç gün evvel şahsınıza bir yazı yazmıştım.
Siz mi emir veriyorsunuz ?
Yoksa Adalet Bakanı ve Cezaevleri Gn. Müdürleri mi ?
Eğer geçmişe yönelik benden özür diliyorsan Mahkeme-i Kübra'da bile senden özür dilemem.
14 hastalığım raporlarla belli olmasına rağmen Cezaevleri Genel Müdürlüğü ölümcül hastalıklar taşımama rağmen raporlarımda da beyan edilmiş.
KOAH hastalığım diğer hastalıklarımı tetikliyor.Bir alt makam, bir üst makama bu hastalıklarımı bildirirken kapalı olarak "hastalıktan ölürse sorumlusu biz değiliz" demek istiyor.
Resmen diyemediği için gönderdikleri farklı tarihlerdeki 4 adet hastalık durumunu belirten UYAP kayıtlı yazıyı 14.02.2017 tarihine kadar hiçbir cevap verilmediği dile getirilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanım;ne siz ne de dünyanın en güçlü insanı kadri mutlak olan Allah (cc)'ın gölgesi değildir.
Demek ki; Genel Müdürlere emri siz veriyorsunuz.
Artık bu günden sonra hastalıklarımla ilgili Genel Müdürlükten hiçbir talebim olmayacaktır.
Daha evvel de yazdığım gibi ölüm Hak hastalık bahane.
Rabbim Aziz Türk milletini korusun ve yüceltsin.
Sizin şahsınıza saygı duymuyorum ama makamınız için kellemi veririm.
Rabbim buna şahittir.
Aziz Türk milletine ve kamuoyuna saygılarımla arz ederim." dedi
Çakıcı, Sayın kamuoyuna saygılarımla.
Bolu F Tipi Cezaevi'nde bulunan Alaattin Çakıcı "KOAH hastalığım diğer hastalıklarımı tetikliyor.Bir alt makam, bir üst makama bu hastalıklarımı bildirirken kapalı olarak "hastalıktan ölürse sorumlusu biz değiliz" demek istiyor." dedi.
Çakıcı avukatı aracılığıyla ulaştırdığı mektupta ;
Makamınıza ve kamuoyuna saygılarımla...
Bir kaç gün evvel şahsınıza bir yazı yazmıştım.
Siz mi emir veriyorsunuz ?
Yoksa Adalet Bakanı ve Cezaevleri Gn. Müdürleri mi ?
Eğer geçmişe yönelik benden özür diliyorsan Mahkeme-i Kübra'da bile senden özür dilemem.
14 hastalığım raporlarla belli olmasına rağmen Cezaevleri Genel Müdürlüğü ölümcül hastalıklar taşımama rağmen raporlarımda da beyan edilmiş.
KOAH hastalığım diğer hastalıklarımı tetikliyor.Bir alt makam, bir üst makama bu hastalıklarımı bildirirken kapalı olarak "hastalıktan ölürse sorumlusu biz değiliz" demek istiyor.
Resmen diyemediği için gönderdikleri farklı tarihlerdeki 4 adet hastalık durumunu belirten UYAP kayıtlı yazıyı 14.02.2017 tarihine kadar hiçbir cevap verilmediği dile getirilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanım;ne siz ne de dünyanın en güçlü insanı kadri mutlak olan Allah (cc)'ın gölgesi değildir.
Demek ki; Genel Müdürlere emri siz veriyorsunuz.
Artık bu günden sonra hastalıklarımla ilgili Genel Müdürlükten hiçbir talebim olmayacaktır.
Daha evvel de yazdığım gibi ölüm Hak hastalık bahane.
Rabbim Aziz Türk milletini korusun ve yüceltsin.
Sizin şahsınıza saygı duymuyorum ama makamınız için kellemi veririm.
Rabbim buna şahittir.
Aziz Türk milletine ve kamuoyuna saygılarımla arz ederim." dedi
Çakıcı avukatı aracılığıyla ulaştırdığı mektupta ;
Makamınıza ve kamuoyuna saygılarımla...
Bir kaç gün evvel şahsınıza bir yazı yazmıştım.
Siz mi emir veriyorsunuz ?
Yoksa Adalet Bakanı ve Cezaevleri Gn. Müdürleri mi ?
Eğer geçmişe yönelik benden özür diliyorsan Mahkeme-i Kübra'da bile senden özür dilemem.
14 hastalığım raporlarla belli olmasına rağmen Cezaevleri Genel Müdürlüğü ölümcül hastalıklar taşımama rağmen raporlarımda da beyan edilmiş.
KOAH hastalığım diğer hastalıklarımı tetikliyor.Bir alt makam, bir üst makama bu hastalıklarımı bildirirken kapalı olarak "hastalıktan ölürse sorumlusu biz değiliz" demek istiyor.
Resmen diyemediği için gönderdikleri farklı tarihlerdeki 4 adet hastalık durumunu belirten UYAP kayıtlı yazıyı 14.02.2017 tarihine kadar hiçbir cevap verilmediği dile getirilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanım;ne siz ne de dünyanın en güçlü insanı kadri mutlak olan Allah (cc)'ın gölgesi değildir.
Demek ki; Genel Müdürlere emri siz veriyorsunuz.
Artık bu günden sonra hastalıklarımla ilgili Genel Müdürlükten hiçbir talebim olmayacaktır.
Daha evvel de yazdığım gibi ölüm Hak hastalık bahane.
Rabbim Aziz Türk milletini korusun ve yüceltsin.
Sizin şahsınıza saygı duymuyorum ama makamınız için kellemi veririm.
Rabbim buna şahittir.
Aziz Türk milletine ve kamuoyuna saygılarımla arz ederim." dedi
12 Şubat 2017 Pazar
Alaattin Çakıcı, Allah'tan başkasına biat etmem.
Bolu'da, F Tipi Cezaevinde yaklaşık 8 aydır yatmakta olan Alaattin Çakıcı, akşam saatlerinde KOAH hastalığı nedeniyle geniş güvenlik önlemi altında Abant İzzet Üniversitesi Tıp Fakültesi acil servisine kaldırılmıştı.
Çakıcı, hastanede yapılan tedavisinin ardından tekrar cezaevine götürülmek için cezaevi aracına giderken, "Allah devletimizin, milletimizin bekasını daim etsin. Allah devletimizi, milletimizi korusun. Dünyada kimseye Allah'tan başka biat etmem. Rabbime biat ederim" şeklinde bağırmış, ama jandarma konuşmasına izin vermemişti.
Bunun üzerine uzunca bir mektup yazan Çakıcı " Kasımpaşalı ağır abiye soruyorum; söylenen laf geri alınıp inkar edilir mi?" diye sordu.
İşte o ders niteliğindeki uzun mektup;
Sayın Cumhur Başkanlığı Makamına Beştepe
Ankara
Ülkemizin geçirmiş olduğu 15 Temmuz sürecinden sonra geçmişte söylemiş olduğum sözlerin hepsi bana aittir.
15 Temmuz'a kadar ki bütün söylemiş olduğum sözlerim ağzımdan çıkmıştır. Söylenen söz daha evvel de söylediğim gibi geri alınmaz. Çünkü söylenen söz, Allah şahidim olduğu için inkar etmek imansızlıktır.
Ama 15 Temmuz'dan sonra size söz verdim, devletin ve milletin bekası için şahsınızla ilgili bir laf kullanmayacağım diye.
Bu ülkenin her zerresinde esen rüzgârdan haberiniz var da, değişik tıp fakültelerinden almış olduğum kurul raporlarında "%45'in üzerinde yatamaz" bunu defalarca sosyal medya da dile getirdim defalarca yayınlandı, 2008'den beri hastane ve hapishanelerde iktidarımız döneminde de tezgah kuruldu.
Bazı yerlerde kiralık katil tutmak kaydıyla Türkiye'nin bazı hastanelerinde de bilinçli yanlış uygulamalarla öldürülmek istendim. Beş yıl sizin de geçirdiğiniz rahatsızlığı, hastane ve cezaevinde benden 5 yıl boyunca gizlediler.
14 hastalığım sağlık kurulu raporlarıyla tespit edilmesine rağmen, hastanelerde tedavi edilmedim. Bilinçli halde hastanelere yatırılmadım. Bazı fakülteler de profesörlerden raporlar alındı. Yatırılmayacak diye. Edirne'de emri veren savcı karısı ile birlikte FETÖ suçundan Silivri Cezaevi'nde yatmaktadır.
İstanbul'da 3,5 saat, kronik KOAH hastası olmama rağmen cezaevi aracından indirilmedim. Hiçbir doktor beni tedavi etmedi. Hastaneden içeri alınmama engel olundu. Beş ay evvel Adana Araştırma Hastanesinin vermiş olduğu iki rapora biannen yeniden İzzet Baysal tıp Fakültesi'ne gittim tedavi için.
Yapılan test Sonucu %45- 50 nem oranının üzerinde yatamaz, Bolu'nun kirli havası, yıllık nem oranı %75. Buna cevap gelmeyince, havalar ve nem oranı yükselince İzzet Baysal hastanesi muayenem neticesinde beş doktorun imzasıyla, nem oranı ve hava kirliliği çok olduğundan, cezaevi bitişiğinde Çimento fabrikası olmasından dolayı diğer hastalıklarımı tetikleyip bazı hastalıklarımı etkilediği raporlarında bellidir.
KOAH ile ilgili birinci raporuma cevap gelmedi, bu ikinci raporumu Adalet Bakanlığı Ceza evleri Genel Müdürlüğü raporumda beş imzalı KOAH ile ilgili birim imzalı kurulu raporunda "Bolu Bolu F tipi'nde yapması sağlık açısından önem taşır" denilmişti.
Sayın Cumhurbaşkanım, hastalıklarımda ilgili siz mi? Adalet Bakanı mı? Genel Müdür m?ü emir veriyorsunuz?
Yıllardır bana yapılan yolsuzluk arkasında cezaevi müdürleri (Bolu Savcısı'nın dışında) hep seni hedef gösterdi.
Rizeliyim diyorsun biz eden erkek adam çıkar.
Amacın geçmişteki, sizinle ilgili söylediğim sözlerse, kinini yok edemeyen başkan seçilirse, referandumda adalet terazisi yeni geçmişle ön yargılı düşman gibi gördüğün insanlara, Hazreti Ömer'e esinlenerek mi uygulayacaksın yoksa, nefsinle mi?
Bu soruyu sormak benim hakkım. Ömrümce makamınıza laf etmedim. Ama iktidarımız dönemindeki yanlışları hep tenkit ettim. Bazen de bilerek, çizmeyi aşarak, bu sözlerim ne makamınıza ne de şahsınıza hakaret değil.
Ne kadar güçlü olursan ol, hiç kimse Allah'tan ne büyüktür ne de güçlüdür.
Bundan günlerce evel bir cümle kullanmıştım. Referandumda evet çıkarsa bir kral gibi değil sekizinci Emevi halifesi Ömer Binabdül Aziz gibi, milletin hizmetkarı olur.
Cennet mekan sultan Abdülhamithan hazretlerinin milletiyle ve daveti ile uyum içerisinde Osmanlı'nın çöküş döneminde bir dahi olduğunu dile getiriyorsunuz.
Evet, benim için çağ açıp çağ kapatan Fatih'ten Yavuz'dan doğma Kanuni'den de ve Osmanlı'nın tüm hükümdarları içerisindeki en özel insandır. Acaba senin içinde öyle midir?
TRT'de filmini çektirme ekle bu işler olmuyor.
Siz ne bir Fatih ne bir Yavuz ne bir Kanuni ne bir Sultan Abdülhamithan olabilir misiniz.
Ne bir cumhuriyetin kurucu kadro lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi olacağınızı mı zannediyorsunuz?
Büyük olmanın temelinde, adalet, şefkat, merhamet, erdem ve her türlü din ve etnik mozaiğe, devletimize hainlik yapmadığı sürece eşit mesafede adaleti, El halk adına adı adil olmasını istersen, o zaman bu millet geçmişteki bütün doğru ve yahut hissi davranışları unutur sizi yüreğine basar.
Dinimizin temelinde geçmişte yaptıkları için kalbi tövbe etti, Allah'ta tövbesini kabul ederse şahsınıza ne düşünürlerse düşünsünler önemli değil.
Tövbenizi kabul eden Rabbimin vermiş olduğu karar doğrudur.
Bilirsiniz, Ebulehep, Ebu cehil, Mekke'nin ileri gelen putperestleri, efendimizi öldürmek için namus sözü veriyor.
Devrin en cesur insanlarından biri ve de en öfkeli olan,e efendimizden 10 yaş küçük olan Hz. Ömer, Peygamerimizi öldürmek için, namus sözü veriyor.
Mekke'nin önde gelen bu putperestlerine yolda giderken birine rastlıyor. "Hayırdır Ömer böyle hiddetli hiddetli nereye gidiyorsun."
"İman etmediği için Muhammet'i öldürmeye gidiyorum" diyor. "Kardeşin iman etti, ona niye gitmiyorsun" diyor. Daha sonra Ömer kardeşinin evine gidiyor ve kuran sesini duyuyor.
Rabbim bir ışık koyarak kalbine "bu okuduğunuz nedir "diyor ve tekrar okumalarını söylüyor.
Sureyi dinledikten sonra Allah'ın rahmet rüzgârı bütün benliğini sarıyor.
Ağlayarak efendimizin bulunduğu yere yöneliyor.
O orada Hazreti Ali kılıcını çekiyor.
"Geleceği varsa göreceği var" diyor.
Efendimiz Hazreti Ali'ye "otur" diyor. "Niyeti kötü değil."
Huzura geldiği gibi diz çöküp kelimeyi şahadet getiriyor.
Kaç kişi olduklarını soruyor.
Toplamda 70 kişi cevabını alınca "Kabeye gidip ibadet edelim" diyor.
Geçmişi putperest olan, bir sürü suç işleyen, adaleti ile hem halifelik döneminde, hem günümüzde batılı oryantalistler, dört halife döneminde Hazreti Ömer biyografisini araştırırken adaletin timsali olduğunu günümüzde bile dürüst oryantalistler dile getirmektedir.
Siz ve bazı bakanlarınız, Fıratın kenarında bir kuzuyu kurt parçalarsa, parçalanmasına sebep olduğundan dolayı önlem almadığı için Hazreti Ömer'in adaletine gölge düşürdüğümün ifadesidir söylemlerini aziz milletimizin önünde medya ve basından milletimiz bilmektedir.
İşte size adalet kavramı ile ilgili ölçü, Hazreti Ömer'in adaleti gibi olunuz.
Bazen ağzınızla aziz Türk milletine, medya önündeki konuşmalarınızda, nefis taşıyorum geçmişte "benim de hatalarım olmuştur"diye defalarca dile getirdiniz.
Hazreti Ömer hazretlerinin kalbi bir tövbeleri ile bütün günahlarını silen Rabbim, kendisini şehitlik mertebesi ile onurlandırıp ayrıca Aşere-i Mübeşserinin on insanından biri olarak taltif etmiştir.
Geçmişinizle ilgili kalbi tövbe etmişseniz, Rabbimin katında kabul olmuşsa, dünya size, savaş çıksa hiç önemli değil.
Arkanızda yüceler yücesi Rabbim vardır.
Allah'a teslim olmuş bir insan tüm dünya toplumları yaratılmış her mahlukattan korkmaz.
Sahibi Allah'tır.
Ölüm haktır.
Ölüm şekli bahanedir.
Şimdi size soruyorum, sizden af bekleyen, buradan havası daha temiz daha kuru, kirli olmayan bir yere gitmemen için siz mi emir verdiniz.
Yukarıda söylediğim Karadeniz'in genelinden yiğit çıkar.
Yiğit adamsan Sayın Recep Tayyip olarak, adalet bakanına, genel müdürüne, Alaattin Çakıcı'nın hastalığı ile ilgilenilmeyecek.
Bu benim emrimdir.
Sözlü veya yazılı emir vermek dürüstlüğün gereğidir. Kaçak güreşme, haberim yok demek, insanlık değil.
Ne yaptığım Bolu F tipi'nde Türkiye'nin hiçbir yerinde can güvenliğimle ilgili hiç savunmam yoktur. Yüreği yeten canımı alabilir. Dünyada kafasına koyup da öldüremeyeceği hiçbir insan yoktur. Bu sözü kendim için söz söylüyorum. İsteyen dener.
Bunlardan haberim yok demek savaş halindeki bir komutana yakışmaz.
Türkiye Cumhuriyeti devleti savaş halindeyse size baş komutan gözüyle bakarım. Savaş bittikten sonra size bağlı olması rağmen benim için bir ülkede Silahlı Kuvvetlerin en başında olan Genelkurmay Başkanı benim için başkomutandır.
Bu canın sahibi Rabbimdir.
Onun emriyle Ana karnında büyüdük.
Onun emriyle dünyada ilk adımı attık.
Onun emriyle verilmiş emri ile yaşarız.
Onun emriyle süre bittiği an tüm mahlukat mutlaka ona dönecektir.
Hiç kimse Rabbimin yeryüzündeki gölgesi değildir.
Bu aziz dinimizin ana direğidir.
Kötülüğün merkezi olan Vatikan'da kardinaller topluluğunda, topluluğunun başındaki Papa kendini yer yüzünde, Allah'ın vekili kabul ediyor.
Bu mektubu sana yazan Alaattin Çakıcı tüm inançlara saygı duyan, ne Hristiyandır ne müsevi, ne Bahai dinine mensup, ne Hindu, ne Budist ne eski Pagan ne de Zerdüşt değildir.
Allaha teslim olmuş İslam dinine mensup olan bir Müslüman'dır.
Bunlardan haberin yoksa Adalet Bakanı ve Genel Müdürün tavrında lütfen sözlerinden dolayı kusura bakmayın.
Ama bu "kusura bakma" lafını yalakalık olsun diye yazmıyorum yazmamda.
Sizin emrinizde yıllardır bu uygulamalar yapılıyorsa size saygı duyan Alaattin Çakıcı'nın anası mezarından hortlasın.
Elinizden ne geliyorsa yapmıyorsanız, beni "One munit" deyip te o siyonist masonlarıyla karıştırmayın.
Onlara beş yıl dünyanın her yerinde gürledim.
Ama şu anda kanka oldunuz.
Doğrudur devletin milli çıkarları vardır. Demek ki yaşadığımız çağda uluslararası ilişkiler, milli çıkarlar için "Ümmet" lafı sözde boşlukta kalıyormuş.
Ben gücün sahibi olan Allahtan hiç kimse başka hiç kimseye biat etmedim.
Ve ömrümün son nefesine kadar biat etmem.
Sadakatim milletimize ve devletimedir.
Bir mümin gücün sahibi ise büyük bir devleti yönetiyorsa hala nefsinin esiri ise, makamı büyük olabilir.
İnsanlar dini açıdan yönlendirilebilir.
Hatip oluşundan etkileyebilir. Şansı yüzüne güldüğünde ülkesinde muvaffak olabilir. Nefis yenenin milletine hizmet edenin ve hizmetkarı olanın dünya düşman olsa bile Cenabı Allah ona yeter.
Saygılarımla makamınıza ve şahsınıza arz ederim.
Bu benim son kullandığın cümle, devlete olan sevda sadakatimdendi.
Yoksa size yalakalığından değil.
Nefsini yenemiyor bana ve aile üyelerime her türlü kötülüğü yapabilirsin.
Hiçte önemli değil. Hani diyorsun ya kefenimle dolaşıyorum.12 Eylül'de ceza yatmadın. Sen ve Abdullah Gül, İhtilal de metriste çok kısa süreli gözaltında bulunup bırakıldınız.
Ama bir şiirden dolayı üç ay hapis cezası aldınız.
Bir de G 20 toplantılarında Türkiye'de her seçimlerde Türk adaletine hem uluslararası hem yurt içinde yerden yere vurduğunuz. Türk adaleti sizi Siirt milletvekili istifa ettikten sonra milletvekili seçti
Şu anda bulunmuş olduğunuz konuma getiren yerden yere vurduğunuz Türk adaletidir.
İnşallah Allaha ve millete vermiş olduğunuz sözü tutarsınız.
Adalet kavramını ve bağımsızlığını yasalarla güvence altına alıp Türkiye'de yaşayan Müslim ve gayrimüslim her etnik grupta olan, bunların içerisinde hainlik yapmadığı sürece devletin bekası için canlarına ortaya koyacaksa her bireye eşit davranırsınız.5000 yıllık Türk tarihinde yerinizi o zaman alırsınız.
Sayın cumhurbaşkanımız, insan yaşamı makam ve mevki ileri baki değildir. Ahiret gününde mahkemeyi kübrada her canlı ölümü mutlaka tadacaktır. İnsanlar cennete inanmayanlar cehennemde yerini alacaktır.
Lütfen yaşadığınız evren ahiretin ön bahçesidir. Burada pozitif ve negatif ne ekmişsek levyhi mahfuzda kayıt altına alınmıştır.
Bir imam hatipli olarak bir devlet adamı olarak bunu en iyi bilenlerdensiniz.
Artık şeytan ve nefsizle girdiğiniz savaşı, ayaklarınızın altına alın.
Bunu yaptığınızda 80 milyon sizi yalnız bırakmayacaktır.
İslam'ın son kalesi Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Adil ve adaletli olursanız tamamen insanlığı yitirmiş her şeyi maddeleştirmiş olan, ahlakını erozyona uğrattığı emperyalist üst akıl belli belirli bir zaman süreci içerisinde gücünü kaybederek, sömürdüğü hatlara bu aziz milletin adil ve adaletli davranışı onlara örnek olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti sadece İslam'ın değil insanlığın son kalesidir.
Rabbim sizi yolunuzu hak katında doğruysa yar ve yardımcınız olsun.
Bu aziz millete sizi azlı asla bırakmasın. Makamınıza saygılarımla arz ederim.
Not: Kronik KOAH'dan dolayı İzzet Baykal Tıp fakültesi ve kaldırıldım.
Çıkışta basın mensuplarına şöyle dedim "Allah devletimizin ve milletimizin bekasını daim etsin. Allah devletimizi ve milletimizi korusun."
Arabaya binerken de dünyada kimseye Allah'tan başka biat etmedim. Rabbime biat ederim."
Şeklinde konuştum bunun dışında başka bir cümle ağzımdan çıkmamıştır. Yakın arkadaşım Üzeyir Çakmaktaş sağlığımda ilgili beni korumak ve yapılan haksızlığı dile getirmek için "hükümetle aramıza bozmak istiyorlar" Cümlesini kullanmıştır ben daha evvel defalarca dile getirdim hiçbir partiye mensup değilim. Ezelden ebede kadar ülkücü olduğumu ifade etmiştim. Benim partimin amblemi devletin bizim bayrağı olan hilal ve yıldızdır.
Aziz Türk milletine, devletin bekası için gerçek manada tüm etnik gruplara, din ve vicdan özgürlüğüne, insan haklarına, hukukun herkese eşit davrandığı Türkiye cumhuriyeti Vatandaşı olarak namuslu hükümete saygı duyuyorum.
Bu kriterlere uymayan hiçbir hükümete saygı duymam.
Bu hükümet 13 yıldır bana her türlü kötülüğü yapmasına rağmen, Devletimizin bekası için 15 Temmuz'dan sonra sayın Tayyip Erdoğan'ın dik duruşundan dolayı kendilerine birkaç kez teşekkür ettim.
Bu teşekkür ona asla yalakalık yapmak için değildir.
Şu anda Türkiye'nin en güçlü insanıdır.
Yanlışını sonu ölümde olsa tenkit ederim.
Doğru söylediği devletin bekası için gövdemi ateşin altına bile koyarım.
Ama onun şahsi için değil Türkiye cumhuriyeti devletinin bekası için.
Sayın kamuoyu; Nottan evvelki yazmış olduğum yazı Cuma günü kalemi aldırdığım yazdır. Nottan sonraki yazı hastaneye çıktıktan sonra sosyal medyada hükümetle arami bozmak istiyorlar bu yazı ondan sonra kaleme alınmıştır.
Ömrümde ne lafımı değiştirdim ne de attığım adımı geri aldım.
Bir erkek veyahut onurlu bir insan söylediği söze Allah şahit olmuşsa o lafı inkar etmek Allah'a imansızlıktır.
Kasımpaşalı ağır abiye soruyorum; söylenen laf geri alınıp inkar edilir mi?
Bir de kendisi, şapkalı, ayak ayak üzerine atmış, sigarasına azlık takarak bir bitirimle mi kader arkadaşlığı yapıyor.
Kasımpaşalı ağır abi, sen milleti arkana almışsın, yolun Allah katında doğruysa millete verdiğim sözü tutacaksan sahibin Allah'tır.
Bu millette senin arkandadır.
Senin kasketli bitirimlere ihtiyacın yok.
Saygılarımla
Alattin Çakıcı
Çakıcı, hastanede yapılan tedavisinin ardından tekrar cezaevine götürülmek için cezaevi aracına giderken, "Allah devletimizin, milletimizin bekasını daim etsin. Allah devletimizi, milletimizi korusun. Dünyada kimseye Allah'tan başka biat etmem. Rabbime biat ederim" şeklinde bağırmış, ama jandarma konuşmasına izin vermemişti.
Bunun üzerine uzunca bir mektup yazan Çakıcı " Kasımpaşalı ağır abiye soruyorum; söylenen laf geri alınıp inkar edilir mi?" diye sordu.
İşte o ders niteliğindeki uzun mektup;
Sayın Cumhur Başkanlığı Makamına Beştepe
Ankara
Ülkemizin geçirmiş olduğu 15 Temmuz sürecinden sonra geçmişte söylemiş olduğum sözlerin hepsi bana aittir.
15 Temmuz'a kadar ki bütün söylemiş olduğum sözlerim ağzımdan çıkmıştır. Söylenen söz daha evvel de söylediğim gibi geri alınmaz. Çünkü söylenen söz, Allah şahidim olduğu için inkar etmek imansızlıktır.
Ama 15 Temmuz'dan sonra size söz verdim, devletin ve milletin bekası için şahsınızla ilgili bir laf kullanmayacağım diye.
Bu ülkenin her zerresinde esen rüzgârdan haberiniz var da, değişik tıp fakültelerinden almış olduğum kurul raporlarında "%45'in üzerinde yatamaz" bunu defalarca sosyal medya da dile getirdim defalarca yayınlandı, 2008'den beri hastane ve hapishanelerde iktidarımız döneminde de tezgah kuruldu.
Bazı yerlerde kiralık katil tutmak kaydıyla Türkiye'nin bazı hastanelerinde de bilinçli yanlış uygulamalarla öldürülmek istendim. Beş yıl sizin de geçirdiğiniz rahatsızlığı, hastane ve cezaevinde benden 5 yıl boyunca gizlediler.
14 hastalığım sağlık kurulu raporlarıyla tespit edilmesine rağmen, hastanelerde tedavi edilmedim. Bilinçli halde hastanelere yatırılmadım. Bazı fakülteler de profesörlerden raporlar alındı. Yatırılmayacak diye. Edirne'de emri veren savcı karısı ile birlikte FETÖ suçundan Silivri Cezaevi'nde yatmaktadır.
İstanbul'da 3,5 saat, kronik KOAH hastası olmama rağmen cezaevi aracından indirilmedim. Hiçbir doktor beni tedavi etmedi. Hastaneden içeri alınmama engel olundu. Beş ay evvel Adana Araştırma Hastanesinin vermiş olduğu iki rapora biannen yeniden İzzet Baysal tıp Fakültesi'ne gittim tedavi için.
Yapılan test Sonucu %45- 50 nem oranının üzerinde yatamaz, Bolu'nun kirli havası, yıllık nem oranı %75. Buna cevap gelmeyince, havalar ve nem oranı yükselince İzzet Baysal hastanesi muayenem neticesinde beş doktorun imzasıyla, nem oranı ve hava kirliliği çok olduğundan, cezaevi bitişiğinde Çimento fabrikası olmasından dolayı diğer hastalıklarımı tetikleyip bazı hastalıklarımı etkilediği raporlarında bellidir.
KOAH ile ilgili birinci raporuma cevap gelmedi, bu ikinci raporumu Adalet Bakanlığı Ceza evleri Genel Müdürlüğü raporumda beş imzalı KOAH ile ilgili birim imzalı kurulu raporunda "Bolu Bolu F tipi'nde yapması sağlık açısından önem taşır" denilmişti.
Sayın Cumhurbaşkanım, hastalıklarımda ilgili siz mi? Adalet Bakanı mı? Genel Müdür m?ü emir veriyorsunuz?
Yıllardır bana yapılan yolsuzluk arkasında cezaevi müdürleri (Bolu Savcısı'nın dışında) hep seni hedef gösterdi.
Rizeliyim diyorsun biz eden erkek adam çıkar.
Amacın geçmişteki, sizinle ilgili söylediğim sözlerse, kinini yok edemeyen başkan seçilirse, referandumda adalet terazisi yeni geçmişle ön yargılı düşman gibi gördüğün insanlara, Hazreti Ömer'e esinlenerek mi uygulayacaksın yoksa, nefsinle mi?
Bu soruyu sormak benim hakkım. Ömrümce makamınıza laf etmedim. Ama iktidarımız dönemindeki yanlışları hep tenkit ettim. Bazen de bilerek, çizmeyi aşarak, bu sözlerim ne makamınıza ne de şahsınıza hakaret değil.
Ne kadar güçlü olursan ol, hiç kimse Allah'tan ne büyüktür ne de güçlüdür.
Bundan günlerce evel bir cümle kullanmıştım. Referandumda evet çıkarsa bir kral gibi değil sekizinci Emevi halifesi Ömer Binabdül Aziz gibi, milletin hizmetkarı olur.
Cennet mekan sultan Abdülhamithan hazretlerinin milletiyle ve daveti ile uyum içerisinde Osmanlı'nın çöküş döneminde bir dahi olduğunu dile getiriyorsunuz.
Evet, benim için çağ açıp çağ kapatan Fatih'ten Yavuz'dan doğma Kanuni'den de ve Osmanlı'nın tüm hükümdarları içerisindeki en özel insandır. Acaba senin içinde öyle midir?
TRT'de filmini çektirme ekle bu işler olmuyor.
Siz ne bir Fatih ne bir Yavuz ne bir Kanuni ne bir Sultan Abdülhamithan olabilir misiniz.
Ne bir cumhuriyetin kurucu kadro lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi olacağınızı mı zannediyorsunuz?
Büyük olmanın temelinde, adalet, şefkat, merhamet, erdem ve her türlü din ve etnik mozaiğe, devletimize hainlik yapmadığı sürece eşit mesafede adaleti, El halk adına adı adil olmasını istersen, o zaman bu millet geçmişteki bütün doğru ve yahut hissi davranışları unutur sizi yüreğine basar.
Dinimizin temelinde geçmişte yaptıkları için kalbi tövbe etti, Allah'ta tövbesini kabul ederse şahsınıza ne düşünürlerse düşünsünler önemli değil.
Tövbenizi kabul eden Rabbimin vermiş olduğu karar doğrudur.
Bilirsiniz, Ebulehep, Ebu cehil, Mekke'nin ileri gelen putperestleri, efendimizi öldürmek için namus sözü veriyor.
Devrin en cesur insanlarından biri ve de en öfkeli olan,e efendimizden 10 yaş küçük olan Hz. Ömer, Peygamerimizi öldürmek için, namus sözü veriyor.
Mekke'nin önde gelen bu putperestlerine yolda giderken birine rastlıyor. "Hayırdır Ömer böyle hiddetli hiddetli nereye gidiyorsun."
"İman etmediği için Muhammet'i öldürmeye gidiyorum" diyor. "Kardeşin iman etti, ona niye gitmiyorsun" diyor. Daha sonra Ömer kardeşinin evine gidiyor ve kuran sesini duyuyor.
Rabbim bir ışık koyarak kalbine "bu okuduğunuz nedir "diyor ve tekrar okumalarını söylüyor.
Sureyi dinledikten sonra Allah'ın rahmet rüzgârı bütün benliğini sarıyor.
Ağlayarak efendimizin bulunduğu yere yöneliyor.
O orada Hazreti Ali kılıcını çekiyor.
"Geleceği varsa göreceği var" diyor.
Efendimiz Hazreti Ali'ye "otur" diyor. "Niyeti kötü değil."
Huzura geldiği gibi diz çöküp kelimeyi şahadet getiriyor.
Kaç kişi olduklarını soruyor.
Toplamda 70 kişi cevabını alınca "Kabeye gidip ibadet edelim" diyor.
Geçmişi putperest olan, bir sürü suç işleyen, adaleti ile hem halifelik döneminde, hem günümüzde batılı oryantalistler, dört halife döneminde Hazreti Ömer biyografisini araştırırken adaletin timsali olduğunu günümüzde bile dürüst oryantalistler dile getirmektedir.
Siz ve bazı bakanlarınız, Fıratın kenarında bir kuzuyu kurt parçalarsa, parçalanmasına sebep olduğundan dolayı önlem almadığı için Hazreti Ömer'in adaletine gölge düşürdüğümün ifadesidir söylemlerini aziz milletimizin önünde medya ve basından milletimiz bilmektedir.
İşte size adalet kavramı ile ilgili ölçü, Hazreti Ömer'in adaleti gibi olunuz.
Bazen ağzınızla aziz Türk milletine, medya önündeki konuşmalarınızda, nefis taşıyorum geçmişte "benim de hatalarım olmuştur"diye defalarca dile getirdiniz.
Hazreti Ömer hazretlerinin kalbi bir tövbeleri ile bütün günahlarını silen Rabbim, kendisini şehitlik mertebesi ile onurlandırıp ayrıca Aşere-i Mübeşserinin on insanından biri olarak taltif etmiştir.
Geçmişinizle ilgili kalbi tövbe etmişseniz, Rabbimin katında kabul olmuşsa, dünya size, savaş çıksa hiç önemli değil.
Arkanızda yüceler yücesi Rabbim vardır.
Allah'a teslim olmuş bir insan tüm dünya toplumları yaratılmış her mahlukattan korkmaz.
Sahibi Allah'tır.
Ölüm haktır.
Ölüm şekli bahanedir.
Şimdi size soruyorum, sizden af bekleyen, buradan havası daha temiz daha kuru, kirli olmayan bir yere gitmemen için siz mi emir verdiniz.
Yukarıda söylediğim Karadeniz'in genelinden yiğit çıkar.
Yiğit adamsan Sayın Recep Tayyip olarak, adalet bakanına, genel müdürüne, Alaattin Çakıcı'nın hastalığı ile ilgilenilmeyecek.
Bu benim emrimdir.
Sözlü veya yazılı emir vermek dürüstlüğün gereğidir. Kaçak güreşme, haberim yok demek, insanlık değil.
Ne yaptığım Bolu F tipi'nde Türkiye'nin hiçbir yerinde can güvenliğimle ilgili hiç savunmam yoktur. Yüreği yeten canımı alabilir. Dünyada kafasına koyup da öldüremeyeceği hiçbir insan yoktur. Bu sözü kendim için söz söylüyorum. İsteyen dener.
Bunlardan haberim yok demek savaş halindeki bir komutana yakışmaz.
Türkiye Cumhuriyeti devleti savaş halindeyse size baş komutan gözüyle bakarım. Savaş bittikten sonra size bağlı olması rağmen benim için bir ülkede Silahlı Kuvvetlerin en başında olan Genelkurmay Başkanı benim için başkomutandır.
Bu canın sahibi Rabbimdir.
Onun emriyle Ana karnında büyüdük.
Onun emriyle dünyada ilk adımı attık.
Onun emriyle verilmiş emri ile yaşarız.
Onun emriyle süre bittiği an tüm mahlukat mutlaka ona dönecektir.
Hiç kimse Rabbimin yeryüzündeki gölgesi değildir.
Bu aziz dinimizin ana direğidir.
Kötülüğün merkezi olan Vatikan'da kardinaller topluluğunda, topluluğunun başındaki Papa kendini yer yüzünde, Allah'ın vekili kabul ediyor.
Bu mektubu sana yazan Alaattin Çakıcı tüm inançlara saygı duyan, ne Hristiyandır ne müsevi, ne Bahai dinine mensup, ne Hindu, ne Budist ne eski Pagan ne de Zerdüşt değildir.
Allaha teslim olmuş İslam dinine mensup olan bir Müslüman'dır.
Bunlardan haberin yoksa Adalet Bakanı ve Genel Müdürün tavrında lütfen sözlerinden dolayı kusura bakmayın.
Ama bu "kusura bakma" lafını yalakalık olsun diye yazmıyorum yazmamda.
Sizin emrinizde yıllardır bu uygulamalar yapılıyorsa size saygı duyan Alaattin Çakıcı'nın anası mezarından hortlasın.
Elinizden ne geliyorsa yapmıyorsanız, beni "One munit" deyip te o siyonist masonlarıyla karıştırmayın.
Onlara beş yıl dünyanın her yerinde gürledim.
Ama şu anda kanka oldunuz.
Doğrudur devletin milli çıkarları vardır. Demek ki yaşadığımız çağda uluslararası ilişkiler, milli çıkarlar için "Ümmet" lafı sözde boşlukta kalıyormuş.
Ben gücün sahibi olan Allahtan hiç kimse başka hiç kimseye biat etmedim.
Ve ömrümün son nefesine kadar biat etmem.
Sadakatim milletimize ve devletimedir.
Bir mümin gücün sahibi ise büyük bir devleti yönetiyorsa hala nefsinin esiri ise, makamı büyük olabilir.
İnsanlar dini açıdan yönlendirilebilir.
Hatip oluşundan etkileyebilir. Şansı yüzüne güldüğünde ülkesinde muvaffak olabilir. Nefis yenenin milletine hizmet edenin ve hizmetkarı olanın dünya düşman olsa bile Cenabı Allah ona yeter.
Saygılarımla makamınıza ve şahsınıza arz ederim.
Bu benim son kullandığın cümle, devlete olan sevda sadakatimdendi.
Yoksa size yalakalığından değil.
Nefsini yenemiyor bana ve aile üyelerime her türlü kötülüğü yapabilirsin.
Hiçte önemli değil. Hani diyorsun ya kefenimle dolaşıyorum.12 Eylül'de ceza yatmadın. Sen ve Abdullah Gül, İhtilal de metriste çok kısa süreli gözaltında bulunup bırakıldınız.
Ama bir şiirden dolayı üç ay hapis cezası aldınız.
Bir de G 20 toplantılarında Türkiye'de her seçimlerde Türk adaletine hem uluslararası hem yurt içinde yerden yere vurduğunuz. Türk adaleti sizi Siirt milletvekili istifa ettikten sonra milletvekili seçti
Şu anda bulunmuş olduğunuz konuma getiren yerden yere vurduğunuz Türk adaletidir.
İnşallah Allaha ve millete vermiş olduğunuz sözü tutarsınız.
Adalet kavramını ve bağımsızlığını yasalarla güvence altına alıp Türkiye'de yaşayan Müslim ve gayrimüslim her etnik grupta olan, bunların içerisinde hainlik yapmadığı sürece devletin bekası için canlarına ortaya koyacaksa her bireye eşit davranırsınız.5000 yıllık Türk tarihinde yerinizi o zaman alırsınız.
Sayın cumhurbaşkanımız, insan yaşamı makam ve mevki ileri baki değildir. Ahiret gününde mahkemeyi kübrada her canlı ölümü mutlaka tadacaktır. İnsanlar cennete inanmayanlar cehennemde yerini alacaktır.
Lütfen yaşadığınız evren ahiretin ön bahçesidir. Burada pozitif ve negatif ne ekmişsek levyhi mahfuzda kayıt altına alınmıştır.
Bir imam hatipli olarak bir devlet adamı olarak bunu en iyi bilenlerdensiniz.
Artık şeytan ve nefsizle girdiğiniz savaşı, ayaklarınızın altına alın.
Bunu yaptığınızda 80 milyon sizi yalnız bırakmayacaktır.
İslam'ın son kalesi Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Adil ve adaletli olursanız tamamen insanlığı yitirmiş her şeyi maddeleştirmiş olan, ahlakını erozyona uğrattığı emperyalist üst akıl belli belirli bir zaman süreci içerisinde gücünü kaybederek, sömürdüğü hatlara bu aziz milletin adil ve adaletli davranışı onlara örnek olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti sadece İslam'ın değil insanlığın son kalesidir.
Rabbim sizi yolunuzu hak katında doğruysa yar ve yardımcınız olsun.
Bu aziz millete sizi azlı asla bırakmasın. Makamınıza saygılarımla arz ederim.
Not: Kronik KOAH'dan dolayı İzzet Baykal Tıp fakültesi ve kaldırıldım.
Çıkışta basın mensuplarına şöyle dedim "Allah devletimizin ve milletimizin bekasını daim etsin. Allah devletimizi ve milletimizi korusun."
Arabaya binerken de dünyada kimseye Allah'tan başka biat etmedim. Rabbime biat ederim."
Şeklinde konuştum bunun dışında başka bir cümle ağzımdan çıkmamıştır. Yakın arkadaşım Üzeyir Çakmaktaş sağlığımda ilgili beni korumak ve yapılan haksızlığı dile getirmek için "hükümetle aramıza bozmak istiyorlar" Cümlesini kullanmıştır ben daha evvel defalarca dile getirdim hiçbir partiye mensup değilim. Ezelden ebede kadar ülkücü olduğumu ifade etmiştim. Benim partimin amblemi devletin bizim bayrağı olan hilal ve yıldızdır.
Aziz Türk milletine, devletin bekası için gerçek manada tüm etnik gruplara, din ve vicdan özgürlüğüne, insan haklarına, hukukun herkese eşit davrandığı Türkiye cumhuriyeti Vatandaşı olarak namuslu hükümete saygı duyuyorum.
Bu kriterlere uymayan hiçbir hükümete saygı duymam.
Bu hükümet 13 yıldır bana her türlü kötülüğü yapmasına rağmen, Devletimizin bekası için 15 Temmuz'dan sonra sayın Tayyip Erdoğan'ın dik duruşundan dolayı kendilerine birkaç kez teşekkür ettim.
Bu teşekkür ona asla yalakalık yapmak için değildir.
Şu anda Türkiye'nin en güçlü insanıdır.
Yanlışını sonu ölümde olsa tenkit ederim.
Doğru söylediği devletin bekası için gövdemi ateşin altına bile koyarım.
Ama onun şahsi için değil Türkiye cumhuriyeti devletinin bekası için.
Sayın kamuoyu; Nottan evvelki yazmış olduğum yazı Cuma günü kalemi aldırdığım yazdır. Nottan sonraki yazı hastaneye çıktıktan sonra sosyal medyada hükümetle arami bozmak istiyorlar bu yazı ondan sonra kaleme alınmıştır.
Ömrümde ne lafımı değiştirdim ne de attığım adımı geri aldım.
Bir erkek veyahut onurlu bir insan söylediği söze Allah şahit olmuşsa o lafı inkar etmek Allah'a imansızlıktır.
Kasımpaşalı ağır abiye soruyorum; söylenen laf geri alınıp inkar edilir mi?
Bir de kendisi, şapkalı, ayak ayak üzerine atmış, sigarasına azlık takarak bir bitirimle mi kader arkadaşlığı yapıyor.
Kasımpaşalı ağır abi, sen milleti arkana almışsın, yolun Allah katında doğruysa millete verdiğim sözü tutacaksan sahibin Allah'tır.
Bu millette senin arkandadır.
Senin kasketli bitirimlere ihtiyacın yok.
Saygılarımla
Alattin Çakıcı
11 Şubat 2017 Cumartesi
Alaattin Çakıcı Hastaneye Kaldırıldı
Bolu'da, F Tipi Cezaevinde yaklaşık 8 aydır yatmakta olan Alaattin Çakıcı, akşam saatlerinde KOAH hastalığı nedeniyle geniş güvenlik önlemi altında Abant İzzet Üniversitesi Tıp Fakültesi acil servisine kaldırıldı.
Çakıcı, hastanede yapılan tedavisinin ardından tekrar cezaevine götürülmek için cezaevi aracına giderken, "Allah devletimizin, milletimizin bekasını daim etsin. Allah devletimizi, milletimizi korusun. Dünyada kimseye Allah'tan başka biat etmem. Rabbime biat ederim" şeklinde konuştu.
Arkadaşı aracılığıyla notunu iletti
Çakıcı, hastanede yapılan tedavisinin ardından tekrar cezaevine götürülmek için cezaevi aracına giderken, "Allah devletimizin, milletimizin bekasını daim etsin. Allah devletimizi, milletimizi korusun. Dünyada kimseye Allah'tan başka biat etmem. Rabbime biat ederim" şeklinde konuştu.
Arkadaşı aracılığıyla notunu iletti
Alaattin Çakıcı'nın notunu basın mensuplarına ileten arkadaşı Üzeyir Çakmaktaş yaptığı açıklamada, "Alaattin bey ileri derecede KOAH hastasıdır. Bolu'nun yüzde 75 nem oranında yatamayacağına dair raporlar vardır. Ancak düzenlenen heyet raporları bakanlığa sevk edilmemiş. Müdür tarafından bir şekilde engellenmiş. Alaattin bey bunda bir kasıt arıyor.
Normalde bir üst yazıyla bakanlığa yazının sevk edilmesi gerekir. Adalet Bakanlığı da buna göre işlem yapsın. Nem oranının bir yere sevkini gerçekleştirsin. Hükümetle aramı bozmak için, beni hükümete karşı kışkırtmak için arada birileri provokasyon yapıyor değerlendirmesi yaptı şu an için" dedi.
6 Şubat 2017 Pazartesi
Alaattin Çakıcı'dan Ahmet Türk Açıklaması?
Bu açıklamasında, “Devletin uyguladığı politikayı toplumdaki her bireyin bilmesi mümkün değildir” diyen Çakıcı, benim teslimiyetim Allah’adır dedi.
İşte o mektup :
Aziz Türk Milletine, Türkiye Cumhuriyeti Kamuoyuna saygılarımla arz ederim.
Ahmet Türk’ün tahliyesiyle ilgili sosyal medyanın bana gösterdiği ilgiye tek tek teşekkür ederim. Bakara Suresi 197. Ayette Rabbim diyor ki “Erdemli olmak sola sağa dönmek değildir.” Rabbimin vermiş olduğu rızıklardan anneye, babaya, komşuya, din ve inancı ne olursa olsun yolda kalmış olana yardım etmek Rabbimin emridir.
Aynı surede derki; “Biz bazen kullarımızın rızkını kısarız, onları imtihan ederiz.” Rabbine şükreden her türlü zorluk karşısında, namazı da doğru kılanlar işte onlar sözlerine sadık erdemli insanlardır.” Ahmet Türk’ün dedesi 1. Dünya Harbi ve bitiminde İngilizlerle kahramanca savaştığı devlet arşivlerinde mevcuttur. Ama aynı soydan gelen insanlar içinde düşünce farklılığı olabilir. Bir insan T.C. Devletini namusu kadar koruyacak, iffeti kadar sahip çıkacak ama mensup olduğu kimliğinden de her etnik kimlik sahibi de onur duymalıdır. Derken her etnik gruba mensup T.C. Devleti vatandaşıysa devletin bekası namusu kadar önemli olmalıdır. İnancımızın gereği hasta insana devlet baba ise yardımcı olmak zorundadır. Devlet baba çocukları arasında üvey evlatmış gibi bakmak, bir yerlerde yanlışlık var demektir.
Hayatım boyunca biatım ve teslimiyetim Cenabı Allaha’dır. Sadakatim milletim ve devletimedir. Başka milletlere saygı, kendi milletime de itina ve özen göstermek namusum kadar da önemlidir. T.C. Devletine etnik kökeni ne olursa olsun; ister Türk, ister Kürt, ister Boşnak, ister Laz, ister Gürcü, devletin temeline dinamit koyup parçalamak istiyorsa; halkı, polisi, asker katledenler, onlar benim için onursuz ve şerefsizdir.Hain her etnik gruptan çıkar, beninde sütü bozukluk varsa! Ahmet Türk hasta ise gerçek anlamda devlet görevini yapmıştır. Benim 14 hastalığım var, hepsi kurul raporları ile sabittir. Adli Tıp Uzmanı imzasının da olduğu bu raporlara sığınıp değil Türkiye’de, dünyanın hiçbir yerinde hastalığımda ilgili tahliye talebinde asla bulunmam. İnancımıza göre “Hayır ve şer Allah’tandır.” İnsan ölümcül hastalığa yakalandığı an nefis kaynaklı şer olarak bilirse o Rabbimin gücüne gider. Allahtan gelene şükredersen şer bile sonunu hayra bağlar.
Sosyal medyada beni savunanlara kalbi teşekkür eder, Rabbimin rahmeti ve bereketi sevenlerimin ve aziz milletimizin üzerine olsun.
Not: Devletin uyguladığı politikayı toplumdaki her bireyin bilmesi mümkün değildir. Belki de Ahmet Türk Ortadoğu’da gelişen son olaylarda Türkiye’deki kitlesel katliamlardan ötürü vatandaşı olduğu devlete bakış açısı olumlu bir şekilde değişmişte olabilir. Bu bir varsayımdır. Tüm insanların gerçek düşüncelerini, gizledikleri ve sakladıklarını gelecek zaman diliminde olacakları bir tek yüceler yücesi Rabbim bilir.
Saygılarımla
Alattin Çakıcı
06-02-2017
Aziz Türk Milletine, Türkiye Cumhuriyeti Kamuoyuna saygılarımla arz ederim.
Ahmet Türk’ün tahliyesiyle ilgili sosyal medyanın bana gösterdiği ilgiye tek tek teşekkür ederim. Bakara Suresi 197. Ayette Rabbim diyor ki “Erdemli olmak sola sağa dönmek değildir.” Rabbimin vermiş olduğu rızıklardan anneye, babaya, komşuya, din ve inancı ne olursa olsun yolda kalmış olana yardım etmek Rabbimin emridir.
Aynı surede derki; “Biz bazen kullarımızın rızkını kısarız, onları imtihan ederiz.” Rabbine şükreden her türlü zorluk karşısında, namazı da doğru kılanlar işte onlar sözlerine sadık erdemli insanlardır.” Ahmet Türk’ün dedesi 1. Dünya Harbi ve bitiminde İngilizlerle kahramanca savaştığı devlet arşivlerinde mevcuttur. Ama aynı soydan gelen insanlar içinde düşünce farklılığı olabilir. Bir insan T.C. Devletini namusu kadar koruyacak, iffeti kadar sahip çıkacak ama mensup olduğu kimliğinden de her etnik kimlik sahibi de onur duymalıdır. Derken her etnik gruba mensup T.C. Devleti vatandaşıysa devletin bekası namusu kadar önemli olmalıdır. İnancımızın gereği hasta insana devlet baba ise yardımcı olmak zorundadır. Devlet baba çocukları arasında üvey evlatmış gibi bakmak, bir yerlerde yanlışlık var demektir.
Hayatım boyunca biatım ve teslimiyetim Cenabı Allaha’dır. Sadakatim milletim ve devletimedir. Başka milletlere saygı, kendi milletime de itina ve özen göstermek namusum kadar da önemlidir. T.C. Devletine etnik kökeni ne olursa olsun; ister Türk, ister Kürt, ister Boşnak, ister Laz, ister Gürcü, devletin temeline dinamit koyup parçalamak istiyorsa; halkı, polisi, asker katledenler, onlar benim için onursuz ve şerefsizdir.Hain her etnik gruptan çıkar, beninde sütü bozukluk varsa! Ahmet Türk hasta ise gerçek anlamda devlet görevini yapmıştır. Benim 14 hastalığım var, hepsi kurul raporları ile sabittir. Adli Tıp Uzmanı imzasının da olduğu bu raporlara sığınıp değil Türkiye’de, dünyanın hiçbir yerinde hastalığımda ilgili tahliye talebinde asla bulunmam. İnancımıza göre “Hayır ve şer Allah’tandır.” İnsan ölümcül hastalığa yakalandığı an nefis kaynaklı şer olarak bilirse o Rabbimin gücüne gider. Allahtan gelene şükredersen şer bile sonunu hayra bağlar.
Sosyal medyada beni savunanlara kalbi teşekkür eder, Rabbimin rahmeti ve bereketi sevenlerimin ve aziz milletimizin üzerine olsun.
Not: Devletin uyguladığı politikayı toplumdaki her bireyin bilmesi mümkün değildir. Belki de Ahmet Türk Ortadoğu’da gelişen son olaylarda Türkiye’deki kitlesel katliamlardan ötürü vatandaşı olduğu devlete bakış açısı olumlu bir şekilde değişmişte olabilir. Bu bir varsayımdır. Tüm insanların gerçek düşüncelerini, gizledikleri ve sakladıklarını gelecek zaman diliminde olacakları bir tek yüceler yücesi Rabbim bilir.
Saygılarımla
Alattin Çakıcı
06-02-2017
Alaattin Çakıcı'dan Ahmet Türk Açıklaması
Bu açıklamasında, “Devletin uyguladığı politikayı toplumdaki her bireyin bilmesi mümkün değildir” diyen Çakıcı, benim teslimiyetim Allah’adır dedi.
İşte o mektup :
Aziz Türk Milletine, Türkiye Cumhuriyeti Kamuoyuna saygılarımla arz ederim.
Ahmet Türk’ün tahliyesiyle ilgili sosyal medyanın bana gösterdiği ilgiye tek tek teşekkür ederim. Bakara Suresi 197. Ayette Rabbim diyor ki “Erdemli olmak sola sağa dönmek değildir.” Rabbimin vermiş olduğu rızıklardan anneye, babaya, komşuya, din ve inancı ne olursa olsun yolda kalmış olana yardım etmek Rabbimin emridir.
Aynı surede derki; “Biz bazen kullarımızın rızkını kısarız, onları imtihan ederiz.” Rabbine şükreden her türlü zorluk karşısında, namazı da doğru kılanlar işte onlar sözlerine sadık erdemli insanlardır.” Ahmet Türk’ün dedesi 1. Dünya Harbi ve bitiminde İngilizlerle kahramanca savaştığı devlet arşivlerinde mevcuttur. Ama aynı soydan gelen insanlar içinde düşünce farklılığı olabilir. Bir insan T.C. Devletini namusu kadar koruyacak, iffeti kadar sahip çıkacak ama mensup olduğu kimliğinden de her etnik kimlik sahibi de onur duymalıdır. Derken her etnik gruba mensup T.C. Devleti vatandaşıysa devletin bekası namusu kadar önemli olmalıdır. İnancımızın gereği hasta insana devlet baba ise yardımcı olmak zorundadır. Devlet baba çocukları arasında üvey evlatmış gibi bakmak, bir yerlerde yanlışlık var demektir.
Hayatım boyunca biatım ve teslimiyetim Cenabı Allaha’dır. Sadakatim milletim ve devletimedir. Başka milletlere saygı, kendi milletime de itina ve özen göstermek namusum kadar da önemlidir. T.C. Devletine etnik kökeni ne olursa olsun; ister Türk, ister Kürt, ister Boşnak, ister Laz, ister Gürcü, devletin temeline dinamit koyup parçalamak istiyorsa; halkı, polisi, asker katledenler, onlar benim için onursuz ve şerefsizdir.Hain her etnik gruptan çıkar, beninde sütü bozukluk varsa! Ahmet Türk hasta ise gerçek anlamda devlet görevini yapmıştır. Benim 14 hastalığım var, hepsi kurul raporları ile sabittir. Adli Tıp Uzmanı imzasının da olduğu bu raporlara sığınıp değil Türkiye’de, dünyanın hiçbir yerinde hastalığımda ilgili tahliye talebinde asla bulunmam. İnancımıza göre “Hayır ve şer Allah’tandır.” İnsan ölümcül hastalığa yakalandığı an nefis kaynaklı şer olarak bilirse o Rabbimin gücüne gider. Allahtan gelene şükredersen şer bile sonunu hayra bağlar.
Sosyal medyada beni savunanlara kalbi teşekkür eder, Rabbimin rahmeti ve bereketi sevenlerimin ve aziz milletimizin üzerine olsun.
Not: Devletin uyguladığı politikayı toplumdaki her bireyin bilmesi mümkün değildir. Belki de Ahmet Türk Ortadoğu’da gelişen son olaylarda Türkiye’deki kitlesel katliamlardan ötürü vatandaşı olduğu devlete bakış açısı olumlu bir şekilde değişmişte olabilir. Bu bir varsayımdır. Tüm insanların gerçek düşüncelerini, gizledikleri ve sakladıklarını gelecek zaman diliminde olacakları bir tek yüceler yücesi Rabbim bilir.
Saygılarımla
Alattin Çakıcı
06-02-2017
Aziz Türk Milletine, Türkiye Cumhuriyeti Kamuoyuna saygılarımla arz ederim.
Ahmet Türk’ün tahliyesiyle ilgili sosyal medyanın bana gösterdiği ilgiye tek tek teşekkür ederim. Bakara Suresi 197. Ayette Rabbim diyor ki “Erdemli olmak sola sağa dönmek değildir.” Rabbimin vermiş olduğu rızıklardan anneye, babaya, komşuya, din ve inancı ne olursa olsun yolda kalmış olana yardım etmek Rabbimin emridir.
Aynı surede derki; “Biz bazen kullarımızın rızkını kısarız, onları imtihan ederiz.” Rabbine şükreden her türlü zorluk karşısında, namazı da doğru kılanlar işte onlar sözlerine sadık erdemli insanlardır.” Ahmet Türk’ün dedesi 1. Dünya Harbi ve bitiminde İngilizlerle kahramanca savaştığı devlet arşivlerinde mevcuttur. Ama aynı soydan gelen insanlar içinde düşünce farklılığı olabilir. Bir insan T.C. Devletini namusu kadar koruyacak, iffeti kadar sahip çıkacak ama mensup olduğu kimliğinden de her etnik kimlik sahibi de onur duymalıdır. Derken her etnik gruba mensup T.C. Devleti vatandaşıysa devletin bekası namusu kadar önemli olmalıdır. İnancımızın gereği hasta insana devlet baba ise yardımcı olmak zorundadır. Devlet baba çocukları arasında üvey evlatmış gibi bakmak, bir yerlerde yanlışlık var demektir.
Hayatım boyunca biatım ve teslimiyetim Cenabı Allaha’dır. Sadakatim milletim ve devletimedir. Başka milletlere saygı, kendi milletime de itina ve özen göstermek namusum kadar da önemlidir. T.C. Devletine etnik kökeni ne olursa olsun; ister Türk, ister Kürt, ister Boşnak, ister Laz, ister Gürcü, devletin temeline dinamit koyup parçalamak istiyorsa; halkı, polisi, asker katledenler, onlar benim için onursuz ve şerefsizdir.Hain her etnik gruptan çıkar, beninde sütü bozukluk varsa! Ahmet Türk hasta ise gerçek anlamda devlet görevini yapmıştır. Benim 14 hastalığım var, hepsi kurul raporları ile sabittir. Adli Tıp Uzmanı imzasının da olduğu bu raporlara sığınıp değil Türkiye’de, dünyanın hiçbir yerinde hastalığımda ilgili tahliye talebinde asla bulunmam. İnancımıza göre “Hayır ve şer Allah’tandır.” İnsan ölümcül hastalığa yakalandığı an nefis kaynaklı şer olarak bilirse o Rabbimin gücüne gider. Allahtan gelene şükredersen şer bile sonunu hayra bağlar.
Sosyal medyada beni savunanlara kalbi teşekkür eder, Rabbimin rahmeti ve bereketi sevenlerimin ve aziz milletimizin üzerine olsun.
Not: Devletin uyguladığı politikayı toplumdaki her bireyin bilmesi mümkün değildir. Belki de Ahmet Türk Ortadoğu’da gelişen son olaylarda Türkiye’deki kitlesel katliamlardan ötürü vatandaşı olduğu devlete bakış açısı olumlu bir şekilde değişmişte olabilir. Bu bir varsayımdır. Tüm insanların gerçek düşüncelerini, gizledikleri ve sakladıklarını gelecek zaman diliminde olacakları bir tek yüceler yücesi Rabbim bilir.
Saygılarımla
Alattin Çakıcı
06-02-2017
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)